- Kategori
- Güncel
Ramazan poşeti kadar hayrı yok

AKP, kural dışı uygulamalar ile, anayasada değişiklik yapmanın yollarını arıyor. Başbakan emretti. AKP nin hukukçu kurmayları, değişiklik paketini jet gibi hazırladılar. Kapı, kapı dolaşıp destek aradılar, MÜSİAD dan gayrı, beğenen olmadı. Buna rağmen, değişiklikleri içeren poşet, meclis başkanlığına sunuldu. Başkan, heyecanla beklediği, değişiklik poşetini aldı, kabul etti. Şimdi ne olacak?
Bence olacağı şu: Poşet, ramazan yardım poşeti gibi, meclisten geçemeyecek. Meclisten geçemeyen poşet, ramazana yaklaşırken, mübarek üç aylarda, artık recep mi olur, şaban mı olur, ramazan mı olur, bilinmez, referanduma götürülecek. Bana göre, poşet, referandumdan da geçemeyecek. Zaten poşetin içeriğinde, vatandaşı ilgilendiren hiçbir şey yok. Anlayacağınız, bu poşetin, ramazan poşeti kadar bile, vatandaşa hayrı dokunmayacak. Yağı yok, tuzu yok, pirinci, bulguru yok.
AKP, ters düştüğü kurumları, hizaya getirmenin yollarına bakıyor. Bunun adı da, anayasa değişikliği. Aslında, değiştirilmek istenen şey, sistemin tümü. İleride, ne olacağı bilinmez. Bakarsınız, AKP muhalefete düşmüş. Muhalefet de iken, başa her türlü şey gelebilir. İşte o zaman, bu değişiklik poşetinin, kerameti ortaya çıkar. İnsanın, tanımadığı, bilmediği, savcılar ve yargıçlar tarafından yargılanması başka, kendi atadıkları tarafından, yargılanması başka. Tedbirli olmak lazım. Elin üç koyunu ile, beş keçisinden bana ne, dememek lazım. Demokrasiyi doğrulttun mu? Poşete koydurttun mu? Yırtık pabuç giyerdin. Bunları unuttun mu? Bu, Karadeniz türküsü, bu güne uydu mu acaba? Anayasa değişikliği poşeti, ortalığı kasıp, kavururken, biri de tutmuş, Başbakanın, yurt dışında katıldığı, AB toplantılarında, nasıl kahramanca savaştığının, kitabını yazmış. Meğer, Başbakan daha çok kişiye “one mınute” demiş de, haberimiz yok. E, ne oldu, bu kadar feraset den, dirayet den sonra, AB ye girdik mi? Giremedik. Suriye ye girdik, bir de, Kaddafi nin çadırına girebildik. Bu arada, Berlusconi de, çadıra girmiş. Girmekle kalmamış, Kaddafi nin elini de öpmüş. Bu, Libya ile, İtalya nın, tarihten gelen bir aşinalıkları da var. Bu yüzden, deve kokusu, Berlusconi ye yabancı gelmemiştir. Her şeye rağmen, İtalyan halkı, bu el öpmeden pek hoşnut olmamışlar. Niye ki, acaba?
Bence olacağı şu: Poşet, ramazan yardım poşeti gibi, meclisten geçemeyecek. Meclisten geçemeyen poşet, ramazana yaklaşırken, mübarek üç aylarda, artık recep mi olur, şaban mı olur, ramazan mı olur, bilinmez, referanduma götürülecek. Bana göre, poşet, referandumdan da geçemeyecek. Zaten poşetin içeriğinde, vatandaşı ilgilendiren hiçbir şey yok. Anlayacağınız, bu poşetin, ramazan poşeti kadar bile, vatandaşa hayrı dokunmayacak. Yağı yok, tuzu yok, pirinci, bulguru yok.
AKP, ters düştüğü kurumları, hizaya getirmenin yollarına bakıyor. Bunun adı da, anayasa değişikliği. Aslında, değiştirilmek istenen şey, sistemin tümü. İleride, ne olacağı bilinmez. Bakarsınız, AKP muhalefete düşmüş. Muhalefet de iken, başa her türlü şey gelebilir. İşte o zaman, bu değişiklik poşetinin, kerameti ortaya çıkar. İnsanın, tanımadığı, bilmediği, savcılar ve yargıçlar tarafından yargılanması başka, kendi atadıkları tarafından, yargılanması başka. Tedbirli olmak lazım. Elin üç koyunu ile, beş keçisinden bana ne, dememek lazım. Demokrasiyi doğrulttun mu? Poşete koydurttun mu? Yırtık pabuç giyerdin. Bunları unuttun mu? Bu, Karadeniz türküsü, bu güne uydu mu acaba? Anayasa değişikliği poşeti, ortalığı kasıp, kavururken, biri de tutmuş, Başbakanın, yurt dışında katıldığı, AB toplantılarında, nasıl kahramanca savaştığının, kitabını yazmış. Meğer, Başbakan daha çok kişiye “one mınute” demiş de, haberimiz yok. E, ne oldu, bu kadar feraset den, dirayet den sonra, AB ye girdik mi? Giremedik. Suriye ye girdik, bir de, Kaddafi nin çadırına girebildik. Bu arada, Berlusconi de, çadıra girmiş. Girmekle kalmamış, Kaddafi nin elini de öpmüş. Bu, Libya ile, İtalya nın, tarihten gelen bir aşinalıkları da var. Bu yüzden, deve kokusu, Berlusconi ye yabancı gelmemiştir. Her şeye rağmen, İtalyan halkı, bu el öpmeden pek hoşnut olmamışlar. Niye ki, acaba?