- Kategori
- Güncel
Referandumda MHP kaybetti!

Türkiye’nin son altı ayını işgal eden kısmi anayasa referandumu, Başbakan Erdoğan’ın istediğini bir kez daha almasıyla sonuçlandı.
“Evet” oylarının % 58 civarında gerçekleşmesi aslında bütün partiler için bir sürpriz oldu.
İktidar partisi AKP bile bu kadarını beklemiyordu denilebilir.
CHP alınan “hayır” oranını kendi çalışmalarının sonucu olarak ve bir başarı olarak görüyor.
Ama esas şaşkınlığı MHP’nin yaşadığına kuşku yok.
Bahçeli’nin sert muhalefetine, “ülkenin bölüneceğine” işaret eden konuşmalarına karşın MHP tabanının en az yarısının referandumda “evet” oyu kullandığı anlaşılıyor.
Başını BDP’nin ve bazı sol güçlerin çektiği “boykot cephesi”nin de hatırı sayılır bir başarı gösterdiğini söylemek mümkün.
AKP referandum kampanyaları sırasında klasik sağ parti politikalarını ustaca kullandı.
Mitinglerini devlet imkânları üzerinden gerçekleştirdi, kampanyaya büyük paralar harcadı, çeşitli vaatlerle özellikle taşradaki merkez sağı “satın aldı”, medyada ve sokakta muhalefeti susturdu..
Farklı gerekçelerle “evet” diyenlerin birikimlerinden, enerjilerinden yararlandı, sonucun hükümete bir güvenoyu olarak yansımasını sağladı.
AKP kampanya sırasında solun değerleri olan özgürlük, eşitlik, demokratikleşme, toplu sözleşme, sendika gibi kavramları istismar edip bolca kullandı ve kitlelere “çıtası yüksek bir demokrasi” mesajı verdi.
Bu anlamda “değişim” ihtiyacına dönük beklentileri olanların da oyunu aldı.
CHP yeni genel başkanıyla kampanyaya iddialı girdi.
Kılıçdaroğlu neredeyse bütün Türkiye’yi dolaştı, mitingler düzenledi, alanlara yeni heyecanlar, yeni yüzler taşıdı.
Alınan “hayır” oylarının aslan payında Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmek gerekiyor.
MHP ise bu kampanyanın tek kaybedeni oldu.
Başbakan Erdoğan, Bahçeli yönetimi ile parti tabanı arasına nifak sokarak, 12 Eylül’de ülkücülerin de yaşadığı baskı ve işkenceleri gündem yapıp “hesap sorma” siyasetiyle onların oyunu almayı başardı.
Ayrıca “havaya soktuğu” MHP’nin “eski düşman” CHP’nin dümen suyuna girdiğini, bunun Bahçeli yönetiminin bir aczi olduğunu işleyerek parti ve tabanı arasındaki duygu bütünlüğünü bozdu.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin mitinglerinin normal seçimlere oranla son derece sönük geçmesinde bu ayrıştırmanın etkisi büyük oldu denilebilir.
Halkoylaması sonuçlarına bakarak Türkiye’nin 13 Eylül’le birlikte son derece zorlu bir sürece girdiğini kabul etmeliyiz.
Bu sürece AKP’nin kampanyalar sırasında hedef gösterdiği yargı kurumlarına ve demokratik kuruluşlara dönük uygulamaları damgasını vuracaktır.
Demokrasi çok yönlü bir “bilek güreşi” olduğundan AKP’nin uygulayacağı siyasetin, bu kurumlar ve kuruluşlar üzerindeki siyasi vesayetinin ne denli başarılı olacağı zamanla görülecektir.
Halkta yaratılan düşünsel ayrışma duygusunun fiili bir bölünmeyle sonuçlanmamasını dileyelim ve sahte “demokrasi bayramına” şimdilik gülümseyelim.