Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Ne kadar mücadele o kadar refah!

Ne kadar mücadele o kadar refah!
 

Bir kez daha tarihe dönüp bakmalıyız.

Batılı toplumları, sanayi devrimi ile erken tanıştıkları için kapitalizmin en acımasız en vahşi dönemini yaşadılar.

Batılı emekçilerin ortaya koyduğu ve yüzbinlercesinin canına malolan sınıfsal-siyasal mücadeleler; sendika, sağlık ve yaşlılık sigortası, 8 saatlik işgünü, haftalık tatil, yıllık izin, işgüvencesi gibi hakların kazanılmasını sağladı.

Ardından sosyalist devrimlerin korkusunun da sağladığı fırsatlarla Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerine sahip Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkelerde “sosyal devlet”in adımları atıldı; çalışanların hakları önce kendi ülkelerindeki mevzuatlarla sonra da dünya ölçeğindeki evrensel normlarla güçlendirildi.

Bugün ülkemizde işçilerin ve kısmen kamu çalışanlarının çalışma haklarından bahsedebiliyorsak, bunu batılı emekçilerin ağır bedeller ödedikleri mücadelelerine borçlu olduğumuzu bilmeliyiz.

“Evrensel değer” haline gelen pek çok hakkın ülkemizde geçerlilik kazanması kolay olmamış, bunlar için de bu kez Türkiye’nin emekçileri uzun ve zorlu mücadeleler vermiştir.

Türkiye’de işçilere sendika kurma hakkı getiren ancak toplu sözleşme ve grev hakkı içermeyen ilk Sendikalar Kanunu 1947 yılında çıkabilmiş.

İlk sendikal yapının İngiltere’de ortaya çıkışı 1700’lerin başı.

Yine İngiltere’de ilk yasal sendikanın kurulmasının tarihi 1820.

Yani dünyanın ilk yasal sendikasının kurulmasından tam 127 yıl sonra Türkiye’de işçilerin sendika kurabilecekleri bir yasaya kavuşabilmişiz.

1947 yılında kurulan işçi sendikalarının “toplu sözleşme ve grev hakkı” taahhüdünü yerine getirmeyen Demokrat Parti iktidarına karşı 1952 yılında birleşerek Türk-İş’i kurmaları, dönemine göre ciddi bir mücadele olarak kayda geçmelidir.

İlk kurulan sendikaların başında bulunan kişilerin siyasi kimlikleri ve becerileri sisteme dönük muhalefet yapmaya uygun değildi.

Bu sendikacılar, işçi muhalefetinin sendikalarda örgütlenmesinden ziyade, o dönem yine “muasır batı medeniyeti” için çıkarılan zorunlu yasaların işlerlik kazanması adına çaba harcıyorlardı.

1952’den sonra düşük ölçekte de olsa sendikaların siyasete baskısı ortaya çıkmaya başladı ve bu baskılar işçilerde ciddi beklentilerin itici gücü oldu.

“Toplu sözleşme ve grev hakkı”nın tanınması adına ortaya konulan mücadele gevşek ve işveren vesayeti altında olduğundan, işçiler, mücadelelerinin meyvelerini ancak 1963 yılında, Ecevit’in Çalışma Bakanı olduğu dönemde alabildiler.

24 Temmuz 1963 tarihinde uzun yıllar çağdaş bir norm olarak kullanılan 274 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu Sözleşme Grev Yasası yürürlüğe girdi.

Ardından sendikalar arasında başlayan siyasi görüş ayrılığı ve önderlik sorunları Türk-İş’ten kopmaları getirdi ve 1967 yılında DİSK’in kurulmasına kapı araladı.

DİSK’in kurulması ve sonrasında ortaya konan işçi sınıfı mücadelesi, demokratik hakların nasıl kazanılacağı ya da korunacağı konusunda önemli bir dönemi ifade eder.

Türkiye DİSK ile beraber evrensel çalışma hukukunu, sendikaların en temel demokratik kurumlar olduklarını, hakların kazanılması için sadece işçilerin değil bütün emekçilerin, aydınların, öğrencilerin, yoksulların, gariban köylülerin birlikte hareket etmesi gerektiğini öğrendi.

Çünkü “demokrasi” denilen yönetimin güvencesini bu mücadeleler ve kazanımları sağlayabilirdi.

Demokrasi yoksa haklar da yoktu, çalışma düzenini emekçiden yana geliştiren sendikalar da olmayacaktı.

Denilebilir ki Türkiye’de yaşayan emekçilerin evrensel demokratik değerleri keşfetmesi ve bu değerlerin ülkemizde de geçerli olması uğruna verdikleri mücadeleler, Türkiye’nin “reel” demokrasi tarihini oluşturuyor.

Bunları niye mi yazdım?

Referandum sonrası yazılan “demokrasi şaha kalkıyor” türü mavallar için.

Şimdi bütün dünyada ve Türkiye’de emekçilerin “uyku molası” verdiklerine bakmayın, demokrasinin çıtasını yine emekçilerin sendikal ve siyasi mücadelesi yükseltecektir.

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..