Resti gören var mı?

Gazetelerde güne damgasını vuran haber başbakanın resti... Dün Isparta mitinginde başbakan Erdoğan, tek başımıza iktidar olamazsak siyasetten çekiliyorum. Aynısını Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’den de bekliyorum, dedi.

Başta muhalefet partisi liderleri olmak üzere değişik görüşlerdeki vatandaşlar da bu resti göremediler. Başbakanın niyetini okuyamadılar, söylemek istediğini anlayamadılar, ya da anlamak istemediler.

Bazı gazetelerde haber cümlenin birinci yarısıyla yer aldı. Kimi, çekilirsen çekil, senden kurtuluruz deyip sevindi. Kimi, bu ne demek oluyor şimdi, milleti tehdit mi ediyorsun, diye kızdı. Kimi, aynısını Turgut Özal da yapmıştı, diye dudak büktü.

Bu ifadeden çıkan en doğru anlamı, Hürriyet gazetesi çıkartmış ve manşetini de cuk diye oturtmuş.

Başarısızlar gitsin resti...

Evet başbakanın bu atağı, başarısızların gitmesi restidir. Turgut Özal'ın söylemiyle hiç benzer tarafı yoktur.

Türk siyaseti, bıktırıncaya, ya da ölünceye kadar sahnede kalan aktörlerden hâlâ usanmadı mı? 1961'den 2000'e kadar 39 sene Demirel'le, 1965'ten 1997'de ölünceye kadar 32 sene Türkeş'le, 1957'den 2004'e kadar 47 sene Ecevit'le, 1965'ten bugüne kadar 42 senedir Erbakan'la iki kuşak yetiştirdik.

Kendi iradesiyle belli bir süre görev yapıp politikadan çekilen bir siyasetçi tanıyor musunuz? (Bu soruyu sorar sormaz aklıma sadece Cem Boyner geldi. Allah'tan o da tam siyasetçi damgasını yiyemeden bu işi bıraktı. Biraz alışsaydı belki o da devam edip gidecekti.)

2002 seçimlerinde hiç beklenmeyen ve tarihte eşine rastlanmayan biçimde, meclisteki bütün partilerin baraja takılarak parlamento dışı kalması, siyasete bir çeki düzen verilmesi ve politik anlayışın yenilenmesi için bir fırsat yaratmıştı.

Ancak bu fırsat kullanılmadı, kullanılamadı ve sadece Çiller bu hengamede -şimdilik- siyaset dışı kaldı.

Devlet Bahçeli, 1948 doğumlu, 59 yaşında. 1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'nde genel sekreter olarak siyasete başladı. 2002 bozgunundan sonra uzun bir süre sessiz kalıp yeniden partisinin başına geçerek şimdi seçim meydanlarında, sanki öyle bir dönem hiç yaşanmamış gibi esip gürlüyor.

Mesut Yılmaz, 1947 doğumlu, 60 yaşında. 1983 yılında Anavatan'ın kurucuları arasında yer aldı ve Rize milletvekili seçildi. Turgut Özal'ın ayrılmasından sonra, iktidar partisi olarak devraldığı ANAP'ı her seçimde erite erite yüzde beşe düşüren kendisi değilmiş gibi şimdi bağımsız aday olarak meclise girip sağ partileri toparlamaktan söz ediyor.

Deniz Baykal, 1938 doğumlu, 69 yaşında. 1973'te Antalya milletvekili olarak siyasete başladı. 12 Eylül'den sonra sahip çıktığı Atatürk'ün partisine barajı aşırtamayan başkasıymış gibi hâlâ liderlik yarışında ben de varım demeye çalışıyor.

Recai Kutan, 1930 doğumlu, 77 yaşında. 1973'te Milli Selamet Partisi milletvekili olarak meclise girdi. Erbakan7ın siyasi yasaklı olması sebebiyle partisinin güdümlü lideri olarak şu anda Erbakancı söylemlerle oy alamasa bile oyları nasıl bölerim diye hesap yapıyor.

Recep Tayyip Erdoğan, 1954 doğumlu 53 yaşında, 1994'te İstanbul Belediye Başkanı, 2001'de Ak Parti'nin kurucusu, 2003'te milletvekili ve başbakan. Ak Parti'nin dört buçuk yıllık iktidarından sonra şimdi, seçimi kazanamazsam siyaseti bırakırım, diyor ve diğer liderlerden de aynı sözü istiyor.

Keşke kabul etseler de siyasete canlılık gelse, yenilik gelse, gençlik gelse, aksiyon gelse...

Ama şu ana kadar hiç kimsenin üstüne alındığı yok...

"Başarısız olsak da, yola devam edeceğiz" anlamına geliyor herhalde bu suskunluk.

Eğer başarılı olurlarsa ne güzel, Tayyip Erdoğan gibi bir siyasetçiden rahatça kurtulacaklar.

Öyleyse niye kızıyorlar ki?