- Kategori
- Deneme
Ruhları prangalı modern köleleriz

Düşünmemizi istemiyorlar; sorgulamamızdan ise korkuyorlar. Artık Roma’daki gibi ayaklarımızda prangalarla ona buna satılan köleler değiliz, doğru, fakat biz daha kötüsüyüz; modern köleleriz. Bedenlerimiz değil fakat ruhlarımız esir alınmış. Hayatımızı nasıl yaşayacağımızı onlar belirliyor. Biz ise o hayatı isteyerek yaşadığımızı sanıyoruz. Artık davamız yok, kavgamız yok... Uyuşturulmuş sokak köpekleri gibi önümüze konulan bir kap yemek ile avunuyoruz. Mutlu olduğumuzu zannediyoruz fakat prangalara vurulmuş ruhlarımız ile sadece efendilerimizi mutlu ediyoruz.
Tepedekilerin tepişmesini, TV’lerde bize sunulan hayal dünyasını, bizim gibi birkaç modern kölenin yaptığı soytarılıkları, arenada efendilerini eğlendirmek için birbirini boğazlayan gladyatörleri izler gibi ağzımızdan salyalar akıtarak izliyoruz. Fakirliğimizi, düşkünlüğümüzü çabucak unutuyoruz. Bizim gibi olanların soğuktan ve açlıktan ölmesini, sokaklarda yaşamaya mahkum edilmesini, yoksulluğun altında inim inim inleyenleri artık göremiyoruz. Tek arzumuz daha fazla tüketmek! Kim daha iyi arabaya binecek, kim daha güzel kıyafetleri alabilecek yarışı içerisindeyiz.
‘’Bizim gibi olmak istiyorsanız, sadece kendinizi düşüneceksiniz başkasını değil’’ diyorlar. Yani kölesine akıl veren bilge bir efendi gibiler! İnsani vasıflarınızdan arının, bencil olun, kendiniz için yaşayın! Vatan, halk, inançlar... Bunlar boş şeyler. Siz bırakın bunları, sadece tüketin ve hayvanlar gibi üreyin; bizim çocuklarımız için yeni köleler dünyaya getirin ve gerisine de karışmayın diyorlar. Bizi hayvandan farksız kılmaya çalışıyorlar.
Kendilerine karşı cılız bir ses yükselse bile tüm güçleriyle üzerine çullanıyorlar. Köleler arasından seçtikleri kolluk kuvvetlerini halkın üzerine sürmekten çekinmiyorlar. Böylece halkın üzerindeki ölü toprağı kaldırmak isteyenlerin nasıl cezalandırılacağını bilinçaltlarına yerleştiriyorlar. Tıpkı ibret olsun diye isyan eden kölesini çarmıha gerdiren bir efendi gibi , önce ruhlarımızı esir almak istiyorlar. Ruh esir olduktan sonra bedenin özgür olup olmadığının önemli olmadığını biliyorlar.
Binlerce yıl önce yaşamış olan köleler, köle olduklarını bilip bu hayatı kendilerinin seçmediğini de biliyorlardı.
Biz ise, bize sunulan hayatı kendi seçimimizmiş gibi kabulleniyoruz. Köle olduğumuzun bile farkında değiliz. Kendimizi öylesine tüketmeye kaptırmışız ki ne olduğumuzu bile bilmiyoruz. Daha çok para kazanıp daha çok tüketmeliyiz ve efendilerimizi daha çok zengin etmeliyiz tutkusuyla yanıp tutuşuyoruz. Avucumuza tutuşturulan birkaç kuruşu efendimize tekrar teslim etmekten zevk alıyoruz.
Epiktetos, ‘’Ayaklarıma pranga vurabilirsiniz, fakat inancıma vuramazsınız’’ derken o dönemde belki de haklıydı. Fakat bugün, ayaklarımıza değil ama inançlarımıza pranga vuruluyor. Öyle ki inanabileceğimiz hiçbir şey bırakmıyorlar. Vatan sevgimizi, dini değerlerimizi yozlaştırıyorlar. Kendilerine tehdit unsuru oluşturmayacak hale getiriyorlar. Mazlumların yanında olması gereken düşünceler, zalimlerin elinde birer araç haline getiriliyor.
Dünyaya geliyoruz, birlikte ‘’eşit bir yaşamın’’ yollarını aramak yerine efendilerimizin hayatlarına özenip onlar gibi yaşamak istiyoruz, asla gerçekleşmeyecek bir hayalin peşinde ömrümüzü tüketiyoruz ve ölüyoruz. Buna da ‘’özgürlük’’ diyoruz. Özgürlük kelimesinin hiç bu kadar alçalmadığı bir çağda, modern köleler olarak efendilerimize hizmet edip, onların çocuklarına birer köle bırakarak göçüp gidiyoruz... Fakat nereye kadar?
MURAT CAN BAYRAKTAR