Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Kasım '07

 
Kategori
Futbol
 

Rusya' daki Fenerbahçe PSV Eindhoven maçı

Rusya' daki Fenerbahçe PSV Eindhoven maçı
 

27 Kasım 2007 günü Şampiyonlar Ligi’nin resmi programında Rusya’da CSKA Moskova ile PSV Eindhoven; İtalya’da ise İnter ile Fenerbahçe oynayacaktı. Rusya’daki maçın başlama saati, İtalya’daki maçın başlama saatinden önceydi. CSKA Moskova’nın forma rengi kırmızı, PSV Eindhoven’ın forma rengi beyazdı. Maçın başlama düdüğü çaldığı andan itibaren, programdaki maçı anlatan spiker Emre Tülev, PSV’nin karşısında CSKA’yı değil de Fenerbahçe’yi oynatıyordu. Şaşırmış olamazdı, ilk sözler heyecandan olabilir, yanlış takım söyleyebilirdi. Ancak, maçın ilerleyen dakikalarında görülüyordu ki, PSV’nin ataklarını kesen CSKA’lı oyuncular değil Fenerbahçe’lilerdi.

Fenerbahçe sarı lacivert formasını çıkarmış, kırmızı forma giymişti. Bir gariplik vardı bu işte. Rusya’daki maç biter bitmez, yarım saat sonra İtalya’da başlayacak olan maça Fenerbahçe nasıl yetişecekti, bu yorgunlukla bir maç daha nasıl oynayacaktı? Hem, üst üste iki maç oynayan takım şimdiye kadar görülmemişti. Ama bir gerçek vardı, işte şimdi görülüyordu. Şampiyonlar Ligi büyük bir organizasyondu ve hata olamazdı. Hele, maç anlatan bir spiker program değiştirmeye ne yetkiliydi, ne de gücü yeterdi. Ama olmuştu. Spiker Fenerbahçe ile PSV’yi oynatıyordu. Bu bir şaka olamazdı. PSV’nin ataklarını kesen Fenerbahçe’ydi. Takdir topluyordu. PSV’nin rakibi ise ani ataklarla hücuma kalktığında spiker Emre Tülev’in ses tonu yükseliyor, heyecanlanıyordu. Hakem PSV’yi tutuyordu. Kart göstermesi gereken pozisyonlar vardı, ama PSV’ye göstermiyordu. Eyvah, PSV bir gol atıvermişti. Olsun daha maçın bitmesine çok süre vardı, Fenerbahçe gol atabilirdi. Bu gol her şeyin bittiği anlamına gelmiyordu. Haydi çocuklar, PSV’nin sağ tarafı şu anda boştu, oradan hücum etmeleri gerekiyordu.

Maçı seyrederken benim cahilliğimi (!...) anlayan arkadaşım hemen konuya girdi:

“CSKA bu maçta PSV’den puan alırsa, Fenerbahçe’nin İtalya’daki İnter maçının önemi kalmayacak, ikinciliği Fenerbahçe garantileyecek, bir üst tura geçecek”.

“Öyle miiiiii?” derken “i” harfini uzatmışım. Hayretimi belli ederken cahilliğimi (!...) saklayamamışım. Arkadaşım da: “Yaaaaaa” derken “a” harfini uzatmaz mı?

Türk takımlarının yabancı takımlarla maçlarında; Türk olmanın gururuyla hangi takım olursa olsun, Türk takımlarına yandaş olmayı anlardım da, iki yabancı takımın maçında takımlardan birinin Türk takımı yapılmasına ilk defa şahit oldum. Menfaat; ırk, dil, din gözetmiyor. Ancak, komşuluk ve uluslararası ilişkilerimizin kötü olduğu ülke takımlarına da CSKA-PSV maçındaki gibi gözetme ve yandaşlık yapılabilir miydi sorusuna halâ yanıt bulamadım. Bir zaman sonra, yine menfaatimiz gereği PSV’yi de CSKA gibi yandaş yapar mıydık acaba? Adama demezler miydi o zaman, “siz ne fırıldaksınız, daha geçenlerde PSV’yi tutmamıştınız, şimdi PSV’den daha PSV’lisiniz”.

“Bunları geçiniz, nasıl olsa yabancı takım bunlar, gündemde değil bu takımlar, bugün varlar yarın yoklar” dediğinizde, taraftarı olduğunuz takımın maçlarını izlerken rakip takımı tuttuğunu belli eden spikerlere de kızmayınız o zaman. Taraftarı yönlendiren ve yöneten her türlü etkiye karşı çıkınız, tepki koyunuz. Sesinizi yükseltiniz.

Ama eğer şikâyetçiyseniz tabi ki.

Memnunsanız diyecek bir şey yok. Çünkü sizin sözcülerinizdir. Umarım bir uzak gelecekte taraftarı olduğunuz takımın aleyhinde olduğunu gördüğünüz spikere kızmazsınız.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara