Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '08

 
Kategori
Futbol
 

Sadece birazcık zaman

Sadece birazcık zaman
 

“Deivid De Souza…”; “Yooook…”. “Gökçek Vederson…”; “Yooook…”. “Semih Şentürk…” ; “Yooook…”. “Edu Drecena…”; “Yoook”…”

Yukarıdaki pasaj, bir öğretmenin sınıfını ders öncesi yoklayışı değil, biz Sarı-Laci sevdalılarının takımımızı yoklayışımızdır elbet. Bu haykırılan isimler çeşitli aralıklarla adalelerine yenilip, çubuklularını istemeden de olsa emanet etmişlerdir jokerlerine. Kutsal çubukluyla gönül mesaileri bitip, çeşitli yörelere tayinlerini isteyenleri saymıyorum bile.

İşte böyle başladık bu yıl Süper Ligimize ve ait olduğumuz Şampiyonlar ligine. Arsenal, Porto ve Dinamo Kiev takımlarının aralarında yer bulunca kanaryamıza; başladık bir mimar edasıyla grubu inşa etmeye. Statünün diğer gruplar gibi 4 kata kadar iskân verdiği G grubunun en üst katını Arsenal’e kiraya verdik hemen. İkinci kata yerleşmek için Porto’yu seçtik rakip olarak kendimize. Alt katlar umurumuzda değildi. Çünkü geçen yıl, İnter, Cska, Psv, Sevilla ve Chelsea’den oluşan kırıntıları harmanlayarak, lezzetli bir çeşni yaratmıştık, tadı damaklarda kalan, adı; “Çeyrek final” olan…

Takımımız ilk maçına, Portekiz’de düzenlenen Euro 2004 için yapılan karizmatik Dragao stadı’nda Porto önüne çıktı bu Çarşamba. Damaklarımızda geçen yıldan kalma o malum tatla geçtik ekranların başına. Kutsal çubukluya bu kadar hasretken, şort ve çorapları da neon hastalığına yakalandıklarını görmek, yutkundurmadı değil hani bizleri.

Ekrana yansıyan kadro grafiğinde, gözleri acımasızca tırmalayan bir terslikti Emre’nin sağ kanatta oynaması. Sonradan öğrendik ki; kadronun eksikliğinden değil, Kazım’a inceden inceye gönderilmiş bir mesajdı bu Aragonez imzası taşıyan. Bu şaşırtıcı İspanyol hamlesi, bir hayli düşürmesine neden oldu performansını kariyeri boyunca sağ kanatta oynamamış olan Emre’nin. Bu sayede de gün doğmuş oldu Emre’yi içlerine sindiremeyen kesime.

Hatalı kadro tercihimiz ve grup maçlarına epeyce bir süredir galibiyetle başlayamama, Porto’yu ejderhaya dönüştürmeye yetti ilk 15 dakikada. İki dakika arayla atılan iki gol tarihi farkın habercisiydi. Ta ki Porto skoru yeterli görüp, koruma içgüdüsüne kapılıncaya kadar.

Nerede oynadığını unutmuşçasına, ne yaptığını bilmez, aciz, omurgasız futbol sergileyen takımımız okçunun süper golüyle silkinerek, 3 puanı yudum yudum içmeye hazırlanan rakibin öksürmesine yol açtı.

Rakip yakalandığı öksürük nöbetindeyken, sırtına vurup, boğazına kaçırdığı puan ya da puanları çekip almamız adına yakaladığımız net fırsatları değerlendiremeyince kaçınılmaz oldu yenilgi. “Atamayana atarlar” kuralı bir kez daha hortlayınca, beraberliği sağlamamız an ve an meselesiyken, bir gol daha görüp ağlarımızda, evdeki bulgurdan da olup, grubun giriş katında yer bulduk kendimize ilk hafta itibariyle. Önceden dizayn edildiği gibi Arsenal’in en üst katta olmadığını görmek güzel olsa gerek.

Doğru kadro tercih edildiğinde, eksik oyuncularımızın en kısa zamanda takıma döneceklerini var sayarsak; Öyle ya da böyle, biz bu gruptan çıkarız…

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..