Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Sağlam Duruş

Sağlam Duruş
 

9 Ekim 2008 günü Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BKJ) Başkanı Yıldırım Demirören bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısının konusu BJK futbol takımı Teknik Direktör’lüğüne Mustafa Denizli’nin getirilmesiydi. 2007-2008 Futbol sezonunun daha henüz altıncı haftası olmasına rağmen BJK futbol takımı bir Teknik Direktör değiştirmişti. Oysa görevinden bir basın toplantısıyla 7 Ekim 2008 günü istifa eden Ertuğrul Sağlam, istifa ettiği altıncı hafta sonuna kadar takımı ligde hiç mağlubiyet yüzü görmemiş, 2 beraberlik 4 galibiyet ile ligi götürüyordu. Ama 2 Ekim 2008 günü UEFA Kupası 1. tur rövanş maçında Beşiktaş, Ukrayna'nın Metalist Kharkiv takımına 4-1 yenilerek UEFA Kupası'na veda etti.

Gazetelerde yine çarşaf çarşaf rezillik ve hezimet senaryoları üretildi. Bu yenilgi sonrasında üretilen senaryolar Ertuğrul Sağlam için artık bardağı taşıran son damla oldu. Hem zaten bir süredir de BJK Başkanı ve yönetimden bazılarının, daha Ertuğrul Sağlam futbol takımının başındayken başka hocalarla görüştüklerini bırakın Ertuğrul Sağlam’ın duymasını tüm Türkiye duyunca, “onurlu” adam, “sağlam” adam Ertuğrul Sağlam da 7 Ekim 2008 günü bir basın toplantısıyla Beşiktaş’tan istifa etti. Basın toplantısında çok “sağlam” konuştu, “onurlu” mesajlar verdi. Hatta basın toplantısı bittikten sonra arabasına binerek kulüpten ayrılırken göz yaşlarını tutamadığının görülmesi gazetelere yansıdı. Gerçek bir Beşiktaş’lıydı, onurlu bir Türk Teknik Direktör’üydü. Atılan madiklere ayak oyunlarına gelemezdi, gelmedi de. Kendisini herkes gibi sadece basın’dan tanırım, teknik bilgisine de bu yazının konusu olmadığı için yorum yapmam. Ancak dolaylı olarak şunu söyleyebiliriz ki, Ertuğrul Sağlam’ın daha futbol takımının başındayken O’nu gönderme çalışmaları, teknik konular içindi. Beşiktaş yönetimine göre UEFA Kupası’ndan elenmemeliydi. Beşiktaş’ın başındayken herhangi bir olumsuz davranışı veya disiplinsiz bir tavrı yoktu. Hele Beşiktaş’ın aleyhine veya zararına olabilecek hiçbir davranışı da yoktu. Tek suçu, UEFA Kupası’ndan elenmekti. Ligde henüz mağlubiyeti yoktu, ama UEFA Kupası’nda 1 mağlubiyeti vardı.

Ama olsun, 1 mağlubiyet de olsa BJK Başkanı’na göre bu çok büyük suçtu. Sanki bu mağlubiyet ile BJK kapısına kilit mi vurulmuştu?

Türkiye’de kulüplerimiz Dernekler Yasası’na göre kurulduğu için hemen Dernekler masasına müracaat edilerek kulübün fesih yazısı yönetim kurulu kararıyla Adliye’ye bildirilmiş ve bu yüzden de artık Ertuğrul Sağlam’a ihtiyaç bile kalmamış mıydı?

Neydi bu mağlubiyetin nedeni ve faturası?

“Böyle durumlarda çoğumuz takımların düzelmesi için antrenörlerden umut bekleriz. Hatta elimizdeki antrenörü kovar, yerine başkasını getiririz!. Kaş yapalım derken göz çıkartırız. Hasta iyileşmez aksine kulüplerin milyon Avro’ları heba olur, gider. Bizler hep antrenörden medet umarız. Onların bir takımı tek başına kurtaracağına inanırız. Oysa geriye dönüp bir bakın; bunlar gereksiz düşüncelerdir. Hepsi takımlarını değil kendilerini kurtarır, giderler. Bu insanların takıma yüzde 15’ten fazla katkıda bulunamayacağını sık sık söyleriz. Sonra da onları tek kurtarıcı olarak düşünürüz! Bu kadar büyük bir çelişki olabilir mi? Takımı da antrenörü de kurtaran futbolculardır. Bunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir” (Deringör, Halit., “Takımlara da Virüs Girer”, Cumhuriyet Gazetesi, 11 Ekim 2008).

BJK Başkanı Yıldırım Demirören adı geçen basın toplantısında aynen şöyle demişti:

“Şunu herkes bilmeli ki; Beşiktaş Başkanı her zaman ve her yerde istediği hoca ve futbolcuyla konuşur. Beşiktaş Başkanlık makamı 20 milyon Beşiktaşlıya mutluluk vermek için vardır”.

Peki Beşiktaş’lılar memnun oldular mı acaba bu operasyondan? Var mıdır böyle bir tespit? Hem de 20 milyon Beşiktaşlının memnun olabilmesi Başkanın memnun olmasıyla gerçekleşmiş midir acaba?

Türkiye’nin nüfusu Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 31 Aralık 2007 tarihi itibariyle 70.586.256 kişidir. Bunun 20 milyonu Beşiktaşlıysa, 25 milyonu da Fenerbahçeliydi eski Başkanlardan Ali Şen’e göre. Şimdilerde bu söylem pek dillendirilmiyor ama Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski Başkanlarından Ali Şen’e göre hep 25 milyon Fenerbahçeli vardı. Ali Şen’den bu yana çok sular aktı, hadi taraftar sayları da artmıştır diyelim. Olmuş mudur en kötü olasılıkla 30 milyon?

“Yok” diyorsanız gelin ortasını bulalım 28 milyon yapalım bunu.

20 milyon Beşiktaşlı, 28 milyon da Fenerli, etti mi size 48 milyon taraftar? Bir de Galatasaray var. Onlar da hiçbir zaman bu iki kulüpten geri kalacak değiller ya? Ezeli rekabetlerinden dolayı Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarını birbirlerinin gerisine bırakmak olmaz. Galatasaray’ın da taraftar sayılarını 28 milyon yapalım Fenerbahçe gibi, olur mu? Durun, durun kavga etmeyin hemen. Hangisini geride bırakırsak kavga çıkacaktı, ikisini de aynı yapınca kavga filan çıkmaması lâzım. Ama ille de kavga çıkaracaklarsa artık o benim suçum değil. Biz ortasını bulmaya çalıştık. Hem taraftar sayılarını ölçen ve araştıran bir resmi sonuç var mı? Naçizane bu işlerin içinde olan biri olarak böyle bir araştırma ne gördüm ne de duydum. Duyan varsa bir adım öne çıksın biz de duyalım. Her kulüp Başkanı ve yöneticiler bu taraftar sayılarını kendi taraftarlarına duyurmak için kafalarına göre rakamları sallarlar. Salladıkları bu rakamlara da kendi taraftarları inanırlar. Biraz destekli atsalar, “eh belki” diyeceğiz ama hesap ortada.

20+28+28=76 milyon eder.

Eee, Türkiye’nin nüfusu kaçtı?

70.586.256 kişi.

Diğer kulüplerin taraftarlarını bile hesaba katmadığımız halde, Türkiye’de taraftar sayıları, Türkiye’nin nüfusundan fazla çıktı. Bunun Trabzon’u, Konya’sı, Sivas’ı, Kayseri’si ve daha birçok kulüp nereye gitti? Bunların taraftarı yok mu?

Uçtu, gitti.

Sonra Türkiye nüfusunun hepsi bir takımın taraftarı mı? Herkes bir takım tutmak zorunda mı? Tutuyorlar mı? Futbol topunu görünce karpuz zanneden bihaber vatandaş yok mu? Herkes futbola meraklı mı?

Tüm Türkiye’yi 3 büyük kulübün taraftarı yaptığımızda bile taraftar sayıları genel nüfustan fazla çıkıyor. Bu olası mı?

Nerde 20 milyon, nerde 25 milyon?

Atın bakalım atın, o golleri ben yemem çünkü kalede ben varım. Ama atılan bütün golleri yiyen öyle zavallı, öyle garip taraftarlar var ki.

Bırakın 3 büyük kulübün toplam taraftar sayılarını, Türkiye’deki tüm kulüplerin toplam taraftar sayıları bile 20 milyonu geçmez. Bu da ölçülmüş bilimsel bir sonuç değildir ama olasılık hesapları ancak bu rakama kadar dayanır. Daha ilerisi olmaz.

“Biz 20 milyonuz, 25 milyonuz, 28 milyonuz” demeyen taraftar sayılarımız artarsa, “sallayanlara” inanmayanlar artarsa; bilin ki o zaman eğitim ve kültür seviyemiz de yükselmiş demektir. Analitik bir kafayla düşünen insan sayımız artmış demektir. Aklını ve mantığını başkasının ellerine ve beyinlerine bırakmamış demektir.

O günler gelir mi acaba?

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara