Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '12

 
Kategori
Öykü
 

Sağlık insafa bırakılmaz

"O halde hastanedeki görevimden ayrılmak zorunda kalıyorum." diyerek telefonu kapattı doktor. Artık daha fazla risk almak istemiyordu. Bir taraftan sağlığın özellerin insafına bırakılmasına kızıyor, diğer yönden, zamanında "devlet memuru" sıfatını taşıyan çalışanlarca nasıl hiçe sayıldığını hatırlıyordu. İnsanın insafına bırakılmış her şey neden hep sorunlar yumağı halini alıyordu? İşte "sistem" bu yüzden önemli, hem de çok önemliydi. Sistemi oluşturan da insandı ama ona göre işin püf noktası kontrol ve bedel ödemedeydi. Güven kontrole engel olmamalı, doğru kullanıldığında bedel ödemenin öğretici yanı görmezden gelinmemeliydi. Sağlıkta etik eğitiminin, sözde çok iddalı olsa da özde işe yaradığını hiç görmemişti. Çünkü anlatılanlar insanların bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyordu. Demokrasi gibi etik te belli bir kültürel alt yapı olmadan işe yaramıyordu.

Geçen hafta hemşireyle yaşadığı sorundu işten ayrılmasına neden olan. Gece nöbetinde gelen çocukların ateşinin düşürülmeden hastaneden gönderilmemesine dair basit ama kesin bir kuralı vardı. Bu kuralın ihlali sonucu, eve giderken yolda havale geçirip tekrar hastaneye getirilen çocukların olduğunu, ateşi düşmeyen çocuk varsa acil biriminden çıkarılmadan kendisinin çağırılmasını, gerekirse çocukları tekrar göreceğini her nöbette tekrar anlatır dururdu. Dinleyenlerin vücut dilinden de genelde bunun onlar için zerre kadar önemi olmadığını, tek dertlerinin nöbeti bitirip gitmek ya da burada yazmama gerek olmayan dünya işleri olduğunu anlardı. Kendisi gibi düşünen ve hisseden bir iki hemşire ve yardımcı personelle bu duruma ah ederek geçerdi nöbetler. Hatta geçen hafta ateşi takip edilirken acilde bir çocuğun havale geçirmesi keyfini iyice kaçırmıştı. Zaten yoğun geçen nöbette, muayene odasının önü hastalarla dolu iken, bekleyenler arasında acilde ateşi düşmeyen bir çocuğun "doktora tekrar gidin" diyerek geri gönderildiğini görünce başından aşağı kaynar sular indi. Hemen hasta ve yakınlarıyla beraber acile gidip hemşireyi buldu ve nedenini sordu. "Gerekirse ben gelip acilde bakarım. Koridorda havale geçirirse ne olacak? Kaç kez söylemedim mi?" demeye kalktı. Aldığı cevapla bir kez daha şaşırdı ve kızdı: _"Madem öyle çocuğu koridorda niye dolaştırıyorsunuz?" Hadi bakalım. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Çocuğu acilde tekrar muayene edip yapılması gerekenleri sözünü geçirebildiği başka bir hemşireye söylerken, çocuğu gönderen kendisini gece amirine şikayet etmekle meşguldü. Gece amirine konuyu bildirmeye gittiğinde ise ikisini kapıyı üzerlerine kitlemiş olarak buldu. Kimi kime şikayet edecekti? Daha yukarılara yüz çevirdiğinde ise duydukları; "Hemşire bulamıyoruz. Sizin hastalarınıza artık o bakmayacak." gibi bildik mazeretlerdi. Bir taraftan sağlığın özellerin insafına bırakılmasına kızıyor, diğer yönden, zamanında "devlet memuru" sıfatını taşıyan çalışanlarca nasıl hiçe sayıldığını hatırlıyordu.

 
Toplam blog
: 68
: 644
Kayıt tarihi
: 17.11.08
 
 

1964 İstanbul doğumluyum. Bekarım. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Halkla İlişkiler ön lisans ve İk..