- Kategori
- Deneme
Salyalı nöbetçi kırgınlıklar
Sevinin gölgesinde akan bir huzur ırmağı olmaz mı hiç… Seviden kalma bir gülümseme, hiç mi düşmez payımıza…
Sevgilinin adını unutmak için kendimi arşınlarken, hesap kitap tutmaz kimsesizliğimde, bana hangi dağın erimez karı yağar, kanıma dokunarak…
Kanımı donduran bir soğuk değerse seviden yana açtığım kucağıma, kangren olan yüreğim değilse, gülümseyişimdir… Bir daha görmek için yırtındığım sevgili, hangi dinmez öfkenin mirasıdır bana, karabatak olup duygularımı hallaç pamuğuna çeviren.
Salyalı nöbetçi kırgınlıkların birikimi değilse sevi, yalnızlığın deneme tahtasıdır sadece.
Salyasını çocukluğumdan gençliğime doğru akıtan yalnızlık, bağış kabul etmez bir kurumdur. Benden sana önerilen bir kurumlaşma teklifidir bu, ey yanılgısal dilemelerimin bedeli olan hırçın bir hiçlik olan sevgili… Teklif üzerine görüşülecek bir konu değilse sende sevi, ver batık ilanımı bilmem ne üst kuruluna, resmi gazetede yayınlat sonra…
Senden bana miras kalan huzursuzluk gergefi içre olan cinnet, yaşamsal bir moloz dökülmesidir yüreğime, kaçak inşa etmeye çalıştığım sevi yapısından… İndiğim bütün merdivenlerde, ne kadar seviden yana inşaat işçim varsa, hepsinin cesedi yatmaktadır şimdi, tek tek toplayıp, en mahrem yerimdeki toplu mezarlığıma gömülecek olan…
Aç bırakılan ne kadar duygum varsa şimdi, seviyi yargısız sorgusuz ipe göndermeye hazırlanmakta… Tek celsede bana dair kaç idam kararı varsa, hepsi sonuçlanmıştı oysa senin su toplamış duygusuzluğundan eser olarak benim karasal, başıbozuk kar yanılsamalarımda…
Sevin ya da dövün artık, bende sana dair yiten ne kadar duygu varsa hepsine, şaşkınlık belirtisi gösteremeyecek kadar kararmış ve kabarmış aymazlığınla…
Tarlasından taş toplamaya yevmiyeci toplayan köylü ile bir olup, senin kadar yalnızlığın kayalaştırdığı ne kadar insan molozu varsa, hepsi üstüne yeminler edip kendimi bir kör kuyudan aşağı bırakıyorum… Dipsiz ne kadar sokak varsa, yemeden içmeden kesilip oralarda kendi kıyısızlığımda kayboluyorum.
Daha diyorum, daha var az uz gidilen ve gelinemeyen ölüm denen mendebura… Karga tulumba çekilecek acıdan sularımız, ıssızlıktan lunaparklarda oyalanacak kim bilir kaç yolumuz var daha… Yolsuz ve yar sensiz kaç boğuk sessizliğimiz de cabası, var olan ve sağız madem var olacak…
Kanmadım ne sana yar ne de sensizliğe. Doyamadığımsa sen değilsin aslında, senden akar diye umut ettiğim mutluluk denen nicedir akarı tutarı kalmamış adı var kendisi ise bir türlü hayatıma teşrif etmemiş olan…