Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '10

 
Kategori
Tıp
 

Şaşılası Bir Düzenek = Genetik Gizem

Şaşılası Bir Düzenek = Genetik Gizem
 


Eğer terazide 60 kilogram geliyorsanız, bedeninizde yaklaşık 60 trilyon hücre var demektir. Çünkü bedenimizdeki her kilogram kas, kemik, sinir veya kan yaklaşık 1 trilyon hücreden oluşur. Milyon değil, milyar değil, trilyon... (Bir kilogram et = bir trilyon hücre!) Demek ki hücrelerimizi oluşturan ve yaşatan yapı taşları sadece çok yüksek büyütme gücüne sahip elektron mikroskopları tarafından on binlerce kez büyütülerek gözlenebilirler.
.
Hücre deyip geçmeyelim: bir kentte, örneğin İstanbul’da ne kadar insan ve araç hareketi varsa, bir insan hücresinde o kadar sayıda hareket var. İşin ilginç tarafı, İstanbul’un bir valisi, bir emniyet müdürü, yüzlerce daire müdürü, binlerce trafik polisi ve trafik ışıkları var; ama hücrelerimizin ne müdürü var, ne polisi, ne de trafik lâmbası. Herkes ve her araç o daracık yerde birbirine asla toslamadan görevini mükemmel biçimde yerine getiriyor; çünkü her birim kendi otokontrolünü büyük bir başarıyla gerçekleştirir. Ben buna “Merkezsiz Sistemin Mucizesi” diyorum; herhangi bir merkezden yönetilmeyen şaşılası bir düzenek...
.
Çevresi ince bir zarla kaplı ve ortasında bir çekirdek olan hücrelerdeki bu olağanüstü görev bilincinin nasıl oluştuğunu anlamak içinse, çekirdekteki kromozom denen şeyi tanımak gerekir. Kromozomları tanımak için yaklaşık 5 cm uzunluğunda ve bedenimizdeki en ağır molekül olan DNA’yı; burulup büzülüp bir kabarcığa dönüşmüş ve bir tür asit olan DNA’yı tanımak için de ucuca dizilip merdiven (çift sarmal “double helix”) biçimini almış gen’lerin yapısını bilmek gerekir. Genlerin içerdiği şifrelerin çözümünü bilmek için ise, 56 yıldan bu yana gösterilen olağanüstü çabanın, İnsan Genomu Projesi’nin yakından takip edilmiş olması gerekir. Böylece hangi genin hangi şifreyi taşıdığını, bedenimizdeki hangi sistemi inşa ettiğini, hangi sistemi açıp kapadığını veya hücreye hangi mesajları yolladığını öğrenmiş oluruz.
.
Hücre çekirdeğindeki 23 çift hamarat kromozomun her birini oluşturan (ki bunların 23 teki anadan, diğer 23 teki babadan geliyor) ve gece-gündüz demeden sürekli bir uğraş içinde olan DNA, adına Deoksiribo Nükleik Asit denen bir moleküldür. Bilindiği üzere moleküller de atomların birleşmesinden oluşmuştur. Bir DNA molekülü atomik düzeyde; karbon, azot, hidrojen, oksijen ve fosfattan -yani fosforik asit tuzundan- oluşmuştur.
.
DNA’yı zihnimizde canlandırmak için basitçe şöyle bir sahneyi hayal edebiliriz:
Gemici halatından yapılmış ve yuvarlaklaştırıp kendi üzerine bükülmüş bir yumak düşünelim. Bu yumağı açmaya başlayalım. Görüyoruz ki, aslında bu çok uzun bir “merdiven”miş. Bu merdivenin basamaklarına dört adet farklı renkte “boncuk”lar veya kabarcıklar takılmış.
.
Bu kabarcıklara A, G, C, T adlarını verelim; yani Adenin, Guanin, Sitozin (Cytosine) ve Timin. (Bunlar DNA denen asit molekülünü oluşturan baz’lar, yani suda çözeltildiğinde OH=hidroksit iyonu veren maddelerdir.) Merdivenin kenar “direkleri”ne, yani iki yandaki iki omurgasına bakıyoruz ve görüyoruz ki bunlar da fosfat deoksiribozlardan oluşmuşlar.
.
İlginç bir şey daha görüyoruz basamaklardaki dörtlü kabarcıklara bakarken... Adenin bazı mutlaka Timin ile ve Guanin bazı da mutlaka Sitozin ile birer ikili oluşturmuşlar. Bu sadık eşlere benzeyen baz çiftini diğer çifte bağlayan şey de araya giren bir yapıştırıcı imiş. Bu da beşgen/pentagon biçiminde bir dioksiribo şeker molekülü imiş. Peki, gen nerede? Bu merdivenin her 3 basamağına bir gen deniyor. İşte bu üçlüler birlikte çalışarak üzerindeki şifrenin gereğini yerine getiriyorlar. Hepsi bu...
.
Şu ilginç kıyaslama ile bitirmek istiyorum bu karmaşık görünen; fakat oldukça basit sayılabilecek yapıya sahip DNA konusunu: Her kromozomdaki DNA molekülü 5 santim uzunluğunda olduğuna göre; 46 kromozomun toplam uzunluğu yaklaşık 2 metre 30 santimdir. Her bir hücremizde 230 santim boyunda DNA molekülü olması ise şu anlama gelir: Tüm hücrelerimizdeki DNA moleküllerini açar ve bunları ucuca bağlarsak, elde edeceğimiz ortalama uzunluk tam 60 kez güneşe gidip gelebilecek bir uzunluktur. Hatırlayalım; güneşin dünyaya uzaklığı yaklaşık 150 milyon kilometredir!..
.
.
.
.
.
.
Günün sözü: İnsan organizması bir saniye dahi çalışmaya ara vermez; on binlerce yıldır hiç durmadı ki zaten. Yaşamın fiziksel sırlarını içeren akıllı genler ne yapıp ne edip kendilerini bir sonraki kuşağa mutlaka aktardılar; yaşama ve mükemmele doğru değişime olan tutkularını mutlaka gerçekleştirdiler.

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..