Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '06

 
Kategori
Kitap
 

Savrulanlar

Savrulanlar
 

Geçmiş, acı ve tatlı anılarıyla içimizde yaşamaya devam ediyor. Geçmiş, anlamsal olarak olup bitmiş birşey olarak algılansa da aslında biz de bıraktığı etki ölçüsünde karakterlerimizi, hayata bakışımızı, duygularımızı ve düşüncelerimizi şekillendirmeye devam ediyor: Kısacası geçmiş denilen şey, geçmiş değil.

İnsanın zihninde ve yüreğinde yaralar açan ve her hatırlanışta yeni baştan yaşanan acı verici anılardan kurtulmak mümkün müdür peki? Kaçsak, o yaşanmışlıkların olup bitttiği yerlerden çok uzaklara gitsek unutabilirmiyiz kötü anılarımızı? Yoksa onlarda bizi biz yapan herşey gibi ayrılmaz parçalarımız mıdır bizim? Genç yazar Esmahan Aykol Savrulanlar isimli romanında bu soruların cevaplarını arıyor. Esmahan Aykol, ilk kez tanıştığım ve bu ilk tanışmadan memnuniyet duyduğum bir yazar oldu benim için. Romanının tanıtımını bir dergide okumuş ve okur okumaz da ilgimi çekmişti. Kitabı dün okuyup bitirme şansım oldu ve iyi ki okumuşum dedim.

Romanın ana karakteri Ece; evli sevgilisi Tamer’i ve onunla ilgili kötü anıları hayatından çıkarabilmek için Londra’ya taşınır ve orada çok farklı bir hayata başlar. Orada ki yaşamı sırasında dünyanın farklı köşelerinden Londra’ya gelen ve hayata tutunabilmek için mücadele veren birçok insan çıkar karşısına. Bu insanların hikayelerinin içinde yazar zaman zaman geriye dönüşler yaparak Ece’nin dedesini, babaannesini ve onlara ilişkin anılarını da aktarıyor bize. Özellikle de Vanlı olan dedenin öyküsü ve onun ağzından aktarılan masallar kitaba ayrı bir güzellik ve çekicilik katmış. Eserin ortalarına doğru Ece’nin aslında Ermeni olduğunu öğreneceğimiz dedesinin uzun yıllar önce ailesini kaybedişinin destansı öyküsü insanın içine işleyecek kadar güzel ve etkileyici bir dille aktarılmış. Ece onsekiz yaşındayken ölen dede, kitapta gerçekten önemli bir figür: Onun ağzından anlatılan destanlar adeta dedenin kendi ailesinin yaşadıklarıyla içiçe geçmiş. Birinci dünya savaşının acılar ve ölümlerle dolu zamanlarında kaybettiği babası Hovsep ve onun acısını taşımak zorunda kalan güzeller güzeli annesi Sosi’nin trajik öyküsü, Ermeni mitolojisinin en önemli söylencelerinden olan Şamiram mitiyle ilişkilendirilerek aktarılmış. Güzel Sosi’nin ölümünden sonra Hakkari’nin bir kötünde büyüyen dede, köyün dengbeji (dengbej, Kürtçe’de ozan anlamına geliyor) Sara’nın ona anlattığı masalları ve efsanaleri zihnine bir dantel gibi işlemiş ve yıllar sonra çok sevdiği ve annesine benzettiği torunu Ece’ye anlatmış onları.

Savrulanlar; unutmak, hatırlamak, aşk ve göç üzerine kurulu bir roman. Ancak içinde birkaç kuşağın anılarıyla ve asırlık mitlerle süslenmiş çok zengin bir dünya barındırıyor.

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..