- Kategori
- Siyaset
Seçim Sonucundaki Fark Sürpriz Oldu

En nihayetinde aylardır süren bir referandum sürecinide tamamlamış olduk ve demokrasi tarihimizde boyumuz birkaç santim daha uzadı. Baksanız e Avrupa ülkeleri dahil, gelişmiş olarak nitelediğimiz diğer dünya ülkeleride ülkemiz demokrasisinin son derece olgun bir demokrasi örneği verdiğini ifade ettiler ve koltuklarımız eminimki bir nebze daha olsada kabarma emareleri gösterdi.
Seçim sonucunu sürpriz olarak nitelemedim dersem yalan olur. Çünkü “Hayır” cephesi daha geniş bir yelpazeyi şemsiyesi altında toplamıştı ve “Evet” e daha güçlü bir destek olabilecek nitelikteki Kürt oyları boykot sebebi ile Evet’in arka bahçesi haline dönüşmeyecekti. Hal böyle olunca sonucun Hayır lehinde olma ihtimalini daha yüksek bir olasılık olarak görüyordum ama gördükki MHP’nin tabanı ile zerre olsun bir uyumu yokmuş ve bu taban parti üst yönetiminin kararlarının aksine bir noktada durarak Evet cephesinde yerini aldı.
Her ne kadar seçim AKP’nin istediği bir sonuçla bitmiş olsada gözden kaçırılmaması gereken en önemli noktalardan birisi, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin oylarını gözle görülür bir şekilde arttırdığıdır. Hayır cephesinin sürükleyici gücü olarak öne atılmış olan CHP’nin MHP tabanı tarafından yalnız bırakıldığını düşünürsek ve Hayır cephesinin sosyalist kanadının oylarını hepi topu bir % 2 oranında değerlendirirsek, CHP’nin % 38’ler bandını zorladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu sebepten dolayı CHP seçmenlerinin çokda fazla üzülmelerini gerektirecek bir durum göremiyorum ve halkın daha geniş bir şekilde CHP’ye yönelebilmesi için inşa etmeye çalıştıkları siyasetlerini yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Demem oki!
Referandum sürecinde CHP’nin söylemlerinin hiçbir tanesini tatmin edici bulmadığım gibi, ileriye sürülen söylemler ışığında CHP’nin toplumun geniş halk kesimleri tarafından kabul görme ihtimalide yoktur. Zira bir siyasal partinin öncelikli sorunu halkın refah seviyesinin ve yaşamsal kalitesinin yükseltilmesi üzerine oturtulmalıdır. Havuzlu villada oturmak ayıp değildir ve elde edinilmiş olan edinimlerin gayri meşru olmaması önemlidir. Gayri meşru yoldan elde edilmiş olan her türlü edinim ki ister gecekondu olsun, ister havuzlu villa olsun şüphesizki sorgulanmak durumundadır. O halde bir siyasal partinin hedefinde halkına vereceği mesajın, halkın yaşamsal kalitesini yükseltmek üzerine olmalı ve toplumun tüm kesimlerini havuzlu sitelerde ve konutlarda ikâmet eder hale getirebilecek nitelikte politikalar üretmek üzerine kurulmalıdır. Oysa CHP üst yönetimi bu denli basit bir olguyu dahi düşünemeyerek, söylemlerini servet düşmanlığı üzerine kurmuş şekilde bir algının doğmasına yol açmıştır. Kaldıki buna rağmen CHP yinede oylarını yükseltmiştir ve bundada CHP üst yönetiminden ziyade Kemal Kılıçdaroğlu’nun önemli bir fark yarattığı gerçektir. Siyaseten söylemlerini çok olumlu bulmasamda Kılıçdaroğlu’nun ve siyaset yaparken tercih etmiş olduğu söylem dilini hiç ama hiç benimsemesemde, Kılıçdaroğlu’nun fıtratında bir dürüstlüğün olduğu ortadadır. Seçmende zaten bu yönünden dolayı Kılıçdaroğlu’na sempatiyle bakmakta ama geniş yığınların tercihi olmak için bu gibi bir özelliğinde yeterli olmadığı bilinmekte.
Bundan sonra ne olur?
Pek tabiki bundan sonraki süreçtede bürokrasi ile seçilmişler arasında bir dalaşın devam edeceği ortadadır ve bürokrasi, yine seçilmişlerin üzerinde kendisine bir güç vehmedecek, seçilmişlerin elini kolunu bağlayacak nitelikte adımlar atacaktır. Kısacası son sekiz yıldır pek bir alışkın olduğumuz durumun daha dengeli bir halde sürecek şekilde devam edeceği gerçeğidir. % 42’lik Hayır cephesinin korkuları ve kaygıları devam edecektir ve bu korku ve kaygılar, kısa bir zaman içerisinde daha reel olma haline doğru itecektir bu çevreleri ve ülkeye şeriat denen bir hukuk düzeninin egemen olamayacağını daha net bir şekilde kavrayacaklardır. Bu anlamdada statükocu cephenin eli hayli zayıflamış olacak ve toplum demokratik sürece doğru daha bir sağlıklı adımlarla dönüşüm sürecini sürdürecektir.
Bir diğer husus ise 12 Eylül darbecilerinin yargılanması hadisesi ki bence 12 Eylülcülerin bu yargılamadan kaçabilme ihtimalleri dahi yoktur. Bu gün toplumun hiçbir kesimi darbeciler yargılanmasın demiyor. Zaman aşımıydı, ve diğer yan faktörler hukuku keyfine göre yorumlamaktan öteye giden bir durum değildir. Ortada dava dahi açılma durumu olmayan bir sürecin zaman aşımı falan olmaz. Hukukçu değilim ama açılmış bir dava dahi yokken ve dava anayasal olarak açılamazken zaman aşımı denen şey kabul edilebilir mi? Toplumunda bu konuda ortak bir mutabakatı var. Gerek Evetçiler olsun ve gereksede Hayırcılar olsun darbecilerin yargılanmasından yana tavır koyuyor. O halde bu yargılamadan kaçış yoktur. Sadece darbeyi yapan kuvvet komutanları değil, aynı zamanda işkencelere bulaşmış her kim olursa olsun yargılanmak durumunda kalacaktır. Ne varki bizim hukuk düzenimizin en has işi aklama olduğu için bakarsınız elele hep birlikte darbecileri aklarlar.
Sonuç olarak…
Bu referandumdan Evet çıkmış olsada, oylarını en net şekilde artırmış olan partinin CHP olduğu bir gerçektir.