Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Şeffaflıktan yanayız, istiyoruz… Ama her yerde…

Şeffaflıktan yanayız, istiyoruz… Ama her yerde…
 

Başbakan, yerel seçimlerde partilerinin adaylarını açıkladığı toplantıda, <ı>“Ergenekon” adıyla bilinen davaya lafı getirerek şöyle söyledi…

<ı>"Bu ülkenin şeffaflaşmasından mı korkuyorsunuz? Nedir bu telaşınız? Bu öfkeniz, bu saldırganlığınız neden?"

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne <ı>“Vatandaşlık” bağı ile bağlı olan, <ı>“Hukukun üstünlüğü” ilkesini savunan hiç kimse <ı>“Şeffaflıktan” korkmaz…

Ama bazıları korkar, onlar da “Dokunulmazlık” zırhının arkasına saklanırlar. O nedenle <ı>“… şeffaflıktan mı korkuyorsunuz…” sorusunu sorabilecek en son kişi, bizzat başbakanın kendisidir.

Çünkü; Başbakan hakkında şu anda TBMM Anayasa ve Adalet Karma komisyonunda dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle dosya bulunmaktadır ve <ı>“Dönem sonuna kadar” gibi ucu açık bir karar ile görüşülememektedir. Ben bütün çabalarıma rağmen sayısını bir türlü öğrenemedim. Bu dosyalardaki suçlamaların bazıları da oldukça ciddi suçlamalar olduğunu bildiğimizi sanıyorum.

Milletvekili de olsalar, haklarında trafik cezası ile ilgili suçlamalar da olsa, <ı>“Hukukun üstünlüğü” ilkesi içinde yargılanmalı varsa cezalarını çekmeli, yoksa da aklanmalıdırlar.

Bu da <ı>“Şeffaflığın” gereği değil mi?

Diğer yandan…

Gelin şimdi Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 68. Maddesinin 4. Fıkrasını hatırlayalım…

<ı>“Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”

<ı>

Ardından yine Anayasa’nın 69 uncu maddesinin 5, 6, 7 ve 8 inci fıkralarını anımsayalım…

<ı>“Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.

<ı>

<ı>Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3.10.2001-4709/25 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

<ı>

<ı>Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.

<ı>

<ı>Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.”

Bir şeyi de hatırlayalım, o <ı>“…nisyan ile malul…”[1] olan aklımızı zorlayarak…

Anayasa Mahkemesi, Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında, Anayasa’nın 68. Maddesi gereğince, yine Anayasa’nın 69 uncu maddesinin 7 inci fıkrasını uyguladı.

Yani, suç kesinleşmiş ve hüküm verilmiş oldu.

İşin <ı>“Garip olan” yanı da bu…

Bu ülkeyi şu anda <ı>“… Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı…” davranan ve yine <ı>“…sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez” kuralına uymayan Adalet ve Kalkınma Partisi yönetmektedir.

Size garip gelmiyor mu bu durum?

Dediğim gibi…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne <ı>“Vatandaşlık” bağı ile bağlı olan, <ı>“Hukukun üstünlüğü” ilkesini savunan hiç kimse <ı>“Şeffaflıktan” korkmaz, biz de bu nedenle <ı>“…şeffaflıktan…” korkanlardan değiliz, ama şeffaflık her yerde olmak kaydıyla…

Bugün <ı>“Ergenekon” adıyla anılan ve Türk Ceza Kanununun 313 ve 314 üncü maddelerine dayanarak <ı>“Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silâhlı isyan”a özendirmek ve bu amaca yönelik olarak <ı>“Silahlı isyan” için örgüt kurma iddiası ile açılan davayı da hukukun üstünlüğü çerçevesinde, insanların en tabii hakları olan savunma haklarını da sonuna kadar kullandırılması kaydıyla sonuna kadar destekliyoruz.

Diğer yandan, yine aynı şeffaflık isteğimizle, TBMM altında <ı>“Dokunulmazlık zırhı” arkasına sığınanların da aklanmasını istiyoruz…

Aynı doğrultuda, Almanya’da mahkûm olmuş ve ucu Türkiye’ye uzanan <ı>“Deniz Feneri” yumağının da çözülmesini istiyoruz…

Yine bu dava ile bağlandırılan <ı>“Susurluk” davasının da aydınlatılmasını bekliyoruz.

Gözden kaçan bir şeyi de hatırlatmak istiyorum. Önümüzdeki <ı>“Yerel seçimlere” esas olacak seçmen listelerinin de halini

gözler önüne seriyor ve burada da şeffaflık gerektiğine inanıyorum.

Yani özetle söylemek gerekirse, ülkemizde karanlık hiçbir şeyin kalmamasını ve her şeyin <ı>“Hukuk düzeni” içinde işlemesini bekliyoruz.

Sonuç olarak esas <ı>“Şeffaflık” isteğinde bulunan, milletin ta kendisidir ve o da bunu <ı>“Korkmadan” istiyor…<ı>

<ı>13 OCAK 2008


<ı>[1]<ı> “…unutma ile hastalıklı akıl…”
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara