Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Şehvet düşkünü Fahriye

Şehvet düşkünü Fahriye
 

Şehvet köleleri hikayesinin devamı

Günah dolu anlardan sonra iki genç bir süre yatakta hiçbir şey yapmadan uzandılar. Yeterince dinlendikten sonra Hakan, yanındaki genç kadına dönerek

- "Çok güzeldi. Çok eğlendim, harikaydı"

Dedi ve kadını alnından öperek yataktan kalktı. Giysilerini alelacele giyerek dışarı çıktı, Fahriye’yi günahları ve ahlakıyla hesaplaşma sürecinde yalnız bıraktı. Donmuş kalmış ve kendisini ahlaksızlıkla suçlayan ruhuna teslim etmişti Fahriye kendini. Bir süre tavana baktıktan sonra baştan sona kadar günah çamurlarına bulandığını hissettiği vücudunu arındırmak için banyoya girdi. Yıkandı, ama günahlarından arınmadığını biliyordu.

Banyo aldıktan sonra hemen bavulunu toplamaya başladı. Saat 14.00 gemisine yetişmeliydi. Günah işlediği yeri terk ederse kendisini suçlamayı bırakabilir, belki de huzurlu yaşamına devam edebilirdi. Pansiyona parayı ödediği sırada Hakan bir iş için dışarı çıkmıştı. Böylece onunla, daha doğrusu günahlarıyla yüzleşmekten kurtulduğunu düşünüp rahatladı.

Gemiye bindiğinde kararını vermişti. Kendisine bu günah dolu anları hatırlatan bu adaya bir daha gelmeyecekti. Vücudundan hala tiksiniyordu. Pişmanlığının kapladığı sessizlikte yapayalnız haykırıyor, ama kimse onu duyamıyordu. Gemide kendisinden başka kimsenin bulunmadığını sanıyordu. Yolculuk boyunca gemide kimseyi görmedi. Güvertede koşuşturan çocukları, yanından geçip giden beyaz üniformalı kaptan ve tayfaları, bomboş denizi seyreden yaşlı amcayı, hiç kimseyi görmedi.

Geminin beş saatlik yolculuğu bir asır gibi gelmişti genç kadına. Bavuluyla oyalanmadan evinin yolunu tuttu. Evine geldiğinde içindeki pişmanlığı biraz olsun atacağını umuyordu, ama eve ulaştığında bunun mümkün olmadığını anladı. Taksiden indiğinde evine şöyle bir baktı. Anlamsızca kendisini sardığını düşündüğü ahlak kurallarının sadece iç huzurunu sağlamak için gerekli olduğunu anlamıştı. Bavuluyla asansörden dairesinin önüne geldi.

İçeriden en yakın arkadaşı Ayşe’nin gülücüklerini duymaya başladı. Önce kulaklarının kendisini yanılttığını sandı, fakat seslerin devam ettiğini duyunca gerçek olduğunu anladı. Aklında sorular peşpeşe gelmeye başladı. Ayşe, evine nasıl girmişti? Evinin anahtarını aldıysa ne zaman ona vermişti? Kiminle konuşuyordu?

Sürpriz yapmak için sessizce kapıyı açtı. Ayşe’nin sesinin yatak odasından geldiğini duyunca aklını zehirleyen düşüncelere inanmadı. Ayşe büyükçe burunlu, zayıf, esmer, kuru biriydi ve kendisine hep çirkinliğinden dert yanar, estetik olmak isterdi. Fahriye’nin güzelliğini içten içe kıskanırdı ve bunu belli ederdi. Kocasının böyle çirkin biriyle kendisini aldatması mümkün değildi. Yavaşça odanın kapısına yanaştı. Kapının anahtar deliğinden baktığında erkeklerin güzellik değil, zevk ve değişiklik peşinde koşan zavallı yaratıklar olduğu gerçeğini anladı. Kocası, arkadaş sandığı yılanla aynı yatakta ve iğrenç seks oyunlarını oynuyordu. İki yılanın inlemeleri kulaklarını rahatsız ediyordu.

Beyninin keşmekeşi uzun sürmedi. Bavuluyla beraber kendisini karşılıksız seven kişilerin, anne ve babasının evine döndü. Bir daha asla ne adaya ne de kocasının günah yuvası yaptığı evine uğradı. Sadece boşandı ve bir süre sonra kendisini gerçekten seven biriyle evlendi. Ona "Lavinya" diyen, saçlarını okşamaktan zevk alan, asla hayvani içgüdülerinin Fahriye’ye olan aşkının önüne geçmesine izin vermeyen bir Romeo bulmuştu. Ahlak yolundan sapmayan ve günah çamurlarına batmayan mutlu bir evlilik hayatı sürmeye başladı.

Son.

 
Toplam blog
: 28
: 3592
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Yaşadım özgür olduğumu düşünerek... Zincirlerimi görmeyerek... Düşlerim kaldı yadigar... Bir de sevd..