Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Nisan '07

 
Kategori
Mizah
 

Seks'en günde devri-alem bi alem

Seks'en günde devri-alem bi alem
 

"Bir uzay bilimciye böyle davranmaya hakkınız yok. Bari teleskopu bırakın. Tarih sizi affetmeyecek. Hepimiz tarihe borçluyuz" diye bağırdım evdeki haciz heyetine. Heyetin başındaki avukat bana döndü:

"Kemal bey tarihe olan borcunuzdan önce ev sahibinize olan borcunuzu ödeseydiniz bunlar başınıza gelmeyecekti" dedi.

Hani donuma kadar aldılar derler ya... Gardrobumu içindeki donlarımla beraber götürüyorlardı ki önlerine geçtim. İçinden bir kot pantolon kaptım. Hamalları da uyardım.

"Elbiselerimi sakın satmayın. Saklayın. Yıllar sonra bunları müzeye satacaksınız..."

...

Sokaktaydım yine. Anneme gidemezdim. Çünkü annem beni İngiltere'de biliyordu. En son kendisinden İngiltere'ye master için gidiyorum deyip yüklü bir para almış ve parayla da İngiltere'den zamanda yolculukla ilgili bir yığın kitap getirtmiştim ki o kitaplar da hacze gitmişti.

...

Yine de şanslıydım. O kadar haciz gelmişti evime ama hala vardım ben. Yani iyi ki beni de haczetmiyorlardı. Hayat ne kadar güzeldi.

...

Gece olmadan bir yer bulmalıydım. Ara sıra kaldığım evlerde hasara yol açtığım için kimi arasam daha "Merhaba" demeden "Ev müsait değil" cevabını alıyordum. En iyisi intihar etmekti. Ve intihar etmek de benim lugatımda Alpaslan'ı aramak anlamına geliyordu. İntihar ettim.

(Bilmeyenler için hatırlatayım Alpaslan seri aşk hikayesi anlatan bir arkadaştır.)

"Selam Alpaslan. Sana geliyorum."

"Abi sakın gelme..."

"Niye oğlum. Ne güzel işte sabaha kadar aşk hikayesi anlatacaksın."

"Abi evde kız arkadaşım var."

"Alpaslan bak Nisan bir geçti. Ne kızı oğlum. Senin olduğun yerde kız yeşermez ki..."

"Abi Kanada'dan geldi. Seksen gün bende kalacak. Manken..."

Telefonu kapatıp bastım Alpaslan'ın evini ki birde ne göreyim. Kanadalı kız ben diyeyim Angelina Jolie, siz deyin... En iyisi siz demeyin çünkü diliniz tutulur vaziyeti.

"Alpaslan oğlum nereden buldun bu afeti. Doğal afet bu. Konuş yoksa hemen Kandilli rasathanesini arayacağım gelip ölçsünler."

Alpaslan anlattı.

"Abi Kanada'da bir gençlik kulübü var. Oradan buraya öğrenciler geliyor. Seksen gün misafir oluyor. Bizden de gidiyorlar. Ben de katıldım Angela çıktı şansıma. Hep de kızlar giriyor kuraya."

Alpaslan'dan hemen ilgili internet sitesini aldım ve acilen doldurdum hemen başvuruyu yaptım. Annemin adresini verdim. Akşam da heyecanla anneme gittim ki annem beni görünce çok şaşırdı.

"Oğlum sen İngiltere'de değil miydin?"

Ayaklarına kapanıp ağladım.

"Hasretine dayanamadım anne. Buram buram sen tüttün içimde."

"Vah yavrum. Ben de çok merak ettim seni."

"Ben yapamadım anne. Dün derste kriz geçirdim. My Gud... My Madır... Madıııııır... Deyirekten bayılmışım. Madır İngilizcede anne anlamına geliyor anne. Artık dizinin dibinden ayrılmayacağım anne."

"Oğlum hani sen sıkılıyordun bu evde."

"Sıkılmam anne. Senden bir an bile ayrılmam artık."

"Ben de yalnızlıktan bunaldım aslında oğlum."

"Yanlızlık paylaşılmaz. Paylaşılırsa dağılır kimsenin işine yaramaz anne."

"Oğlum yalnız ben iki aylığına köye gideceğim. Deden rahatsızlanmış yine."

"Yehhuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu!" diye bağırdım sevincimdin. Annem şaşırdı.

"Bu da İngilizce ağlamak anlamında anne.... Heh heh."

Annem ertesi gün bana her zamanki emirlerini vererek gitti.

"Hiç bir eşyamı karıştırmayacaksın. Elektirikli aletlerle hatta elektirikle oynamak yok. Bak geçen seferki gibi çatıyı falan da delmeye kalkma hakkımı helal etmem bak."

...

Annem gider gitmez evin hemen havasını değiştirdim. Gereksiz eşyaları bahçeye attım. Tam bir genç evi yaptım. Annemin eski yatağını eskiciye verip yerine annemin üzerine taksitle süper bir yatak aldım. Ve beklemeye koyuldum ki beklediğim haber Kanada büyükelçiliğinden geldi. Kurada bana bir arkadaş çıkmıştı ve arkadaş ta yola çıkmıştı. Arkadaşın kimlik bilgilerini mail olarak yollamışlardı bana. Hemen mailime baktım. Eveeeet. Yeni bir mail gelmişti. Kanada yazıyordu üzerinde. Açtım ki siz deyin Sharon Stone ben demeyim. Bu kez de benim dilim tutulmuş olsun.

Gittim yatağın üzerinde zıpladım. Dayanıklılık testi yaptım. Beni güçlendirecek olan bal, ceviz ne varsa yedim hani enerji mahiyetinde... En seksi müziği hazırladım, en seksi kokuyu süründüm, olabilecek en seksi halime büründüm... Ki o sırada Aynştayn Enver aradı.

"Abi uzayın derinlikleriyle ilgili inanılmaz bir döküman buldum."

"Beni bu gece arama. Ben bu gece uzaydan ziyade bir Kanadalının derinlikleri ile ilgiliyim ki döküman da şu an eve döküldü dökülecek" dedim kapattım. Kapı çaldı.

...

Bu sahneyi çalışmıştım. Kapıyı Tom Croise gibi açacaktım. Bir Kaç İyi Adam filmindeki Tom Croise rahatlığında. Bir elimde elma olacak ve Kanadalı hatuna "Haaaay" deyip ısıracaktım elmayı. Bu kadınlara seks çağrıştırırmış. Açtım kapıyı ancak elma yerine ayvayı ısırdım. Karşımda bir zenci vardı. Herif iki metre boyundaydı. Çat pat ingilizcemle, "Abi yanlış geldin galiba. Ağır siklet ünvan maçı yan binada heh heh" dedim.

"Ben Hanry" deyip sarıldı herif bana.

...

Meğerse açtığım mail bir arkadaşlık sitesinden gelmişmiş. İnterneti tekrar açtığımda Hanry felaketini belirten maili gördüm. Yani gökten Kanadalı hatun yağmış ancak bizim şansımıza zenci bir herif düşmüştü. Hanry'ye kalacağı odayı gösterip hemen avukatımı aradım.

"Alpaslan adında bir arkadaşı öldüreceğim. Ceza indiriminden yararlanmak için ne yapmalıyım?"

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara