- Kategori
- Kitap
Seks kölesi çocukların hikayesi ile yüzleşin.

Peki Ya Sizin Kızınız Olsaydım ?
GÜNEŞİN KIZLARI - Corban Addison
“Seks kölesi olarak tutsak edilen sayısız ruha…”
Büyük doğal afetlerin, özellikle de yıkıcı depremlerin haberleri geldiğinde, sonuçlarını görüp de üzüntü duymayan insan yok gibidir. Yıkılmış evlerin, nereye gideceğini bilmeyen insanların dramı izlenir günlerce. İnsanların yardım etme duyguları öyle bir kabarır ki, yardım kampanyaları için şaşaalı bir yarış başlar aralarında, dünyanın birçok yerinden yardımlar ulaştırılır o bölgeye. Ama depremin üzerinden biraz zaman geçip de yaralar sarılınca, insanlar o bölgeleri çabucak unutmaya başlar.
Peki depremin, doğal afetlerin etkileri, yalnızca görünen, o bildiğimiz şeylerle mi sınırlıdır? Tam da bu noktada, yazar Corban Addison’un Güneşin Kızları adlı kitabından bahsetmekte fayda var.
Hindistan kıyılarını vuran büyük tsunami sırasında, yaşadıkları sahil kasabasında tüm yakınlarını kaybeden on yedi yaşındaki Ahalya ile on beş yaşındaki Sita’nın sığınabilecekleri tek yer olarak gördükleri yatılı okula ulaşmak için çıktıkları yolculuk, hayatlarını büyük bir kâbusa çevirecektir. Babalarının yakın arkadaşının onları yarı yolda bırakmasıyla, talihsiz bir şekilde fırsatçı kadın tacirlerinin eline düşen iki kız kardeş, bir anda kendilerini dünyanın en büyük genelev bölgesi olan Bombay’ın parıltılı sokaklarında bulur.
İnsanlığın tamamen dışarıda bırakıldığı genelev odasında, zengin bir adama sunulan Ahalya’nın sesleri, yan odadaki Sita’nın beynine işler. Bir adamın para ödeyerek bir çocukla beraber olması, Sita’nın da Ahalya’nın da hiç anlamlandıramadığı ancak acı bir şekilde yaşayacakları bir zulme dönüşür. Kısa bir süre sonra Sita’nın bir uyuşturucu kaçakçısına satılmasıyla kardeşlerin yolları da ayrılır ve Sita için Avrupa’ya kadar uzanacak kötü bir süreç başlar.
İş hayatıyla ilgili radikal kararlar alıp Washington’dan Hindistan’a gelen ve bir yardım kuruluşunda gönüllü avukatlık yapan Thomas Clarke’ın yolu, baskına gittikleri bir genelevde gördüğü çocuk yaştaki kızları kurtarmak için Bombay genel-evlerine karşı giriştiği amansız mücadele sonucu iki kız kardeşin hikâyesiyle kesişir. Ve Sita’yı kurtarmak için bir dedektif gibi iz sürmeye başlar. Ama bu iz sürüşün kendisi, adına uygar toplum dediğimiz, aslında batakhaneye dönüşmüş bir yapıyla karşı karşıya bırakır onu; erkek egemenliği.
Kendini insanlara şehvetli bir dünyaymış gibi sunan porno sektörü, aslında felaketlerde kaybolmuş binlerce genç kızın ve kadının tutsak edilerek cinsel metaya dönüştürüldüğü gerçeğini gerisinde saklar. İnsanoğlunun paraya köleliği ve hastalıklı seks düşkünlüğü karşısında, Thomas’ın Sita’nın izini sürüşündeki örnek mücadelesi gibi tutumlar topluma bir uyarı niteliğindedir. Yazarın, bu soruna ilişkin yoğun çalışmalardan edindiği resmi verileri kitabın sonunda bizlerle paylaşıyor olması da son derece bilgilendirici ama bir o kadar da çarpıcıdır.