- Kategori
- Dostluk
Selim ile Hasan

Siyah beyaz fotoğrafta bir kaç erkek çocuk bir otomobil önünde birbirlerine sarılmış halde poz vermişler. İşaret parmağını fotoğrafın tam ortasına koyarak şöyle diyor: "Biliyor musunuz? Bu çocuklarla birlikte büyüdük ama şu an hepsi öyle farklı yerlerde ve öyle farklı işlerle uğraşıyor ki." Parmağını fotoğraftaki yüzlerden birinin üzerine kaydırıp "Mesela şu çocuk" diyor, parmağının altındaki dalgalı saçlı çelimsiz bir çocuğa bakıyorum, o anlatmaya devam ediyor: "Bu çocuk kendi halinde bir çocuktu. Şimdi İstanbul'da mafya işlerine karışmış." Çocuğun yüzüne daha da dikkatli bakıyorum. Yumuşak bakışlı ve çelimsiz vücutlu bu çocuğu elinde silahla düşünmediğimi farkediyorum.
İşaret parmağı başka bir çocuk yüzüne hemen ardından da bir başkasının yüzüne kayıyor: "Bu iki çocuğun hikayesi ise çok daha ilginç" diyor. Merakla dinliyorum. Anlatmaya başlıyor. "Bu çocuk" parmağının altında kısa boylu ve hafif kilolu sarı saçları kulak hizasında bir çocuk var "Bu çocuğun adı Hasan." Parmağı diğer yüzü göstererek şöyle devam ediyor; "Bunun adı ise Selim." Selim ince uzun bir çocuk, yüzünde haylaz bir gülümseme var, ilk bakışta kendini sevdirenlerden. "Selim bir gün sokakta oynarken duvarın dibine çökmüş ağlayan bir çocuk görüyor. Yanına gidiyor. Çocuğa neden ağladığını soruyor. Çocuk annesinin de babasının da öldüğünü, hiç kimsesinin olmadığını, sokakta kaldığını anlatıyor." Şaşkın şaşkın dinliyorum ve olayın hangi yılda olduğunu soruyorum. "Bu çocukların ikisi de 1972 doğumlu. Birbirlerini bulduklarında 11 yaşındaydılar. Yıl 1983 mü oluyor?" Başımı sallıyorum, o anlatmaya devam ediyor: "Selim, Hasan'ın omuzundan tutup kaldırıyor. Ona "ağlama" diyor "Seni bizim eve götüreyim" Hasan başını sallayıp kalkıyor ve Selim'in peşine düşüyor. Eve geliyorlar. Selim durumu annesine anlatıyor. Kadın çocuğun önce karnını doyuruyor.Sonra üzerini başını temizliyor. Akşam olunca Selim'in babası geliyor eve.Anne durumu anlatıyor. Adamın içine dokunuyor çocuğun hali. "Peki kalsın bizimle" diyor."
Yıl 1983. O zaman ben 10 yaşımdayım. Zamanı ve hayatı hatırlamaya çalışıyorum. İnsanların birbirlerine bakışlarını, kalplerini, duyarlılıklarını...Şimdi zamanın içinde öyle yitip gitmişim ki, o zamanlar birer hayal gibi kalmış hafızamda. Şimdiki zamanlarda, ağlayan bir başka çocuğu eve getiren bir çocuğa ailesinin cevabı ne olur diye düşünüyorum. Yıl 2007 ve zaman insanlığımızdan ne çok şeyi alıp götürmüş, en başta güven duygumuzu...
"Peki o çocuğun ailesi zengin bir aile miydi?" diye soruyorum. Yüzünde bir gülümseme beliriyor. "Zengin mi?" diyor "Adam gece bekçisiydi ve 4 tane çocuğu vardı.Anneleri ise ev hanımıydı."
FOTOĞRAF: Tarık Aytaç Gürbüz