- Kategori
- Gündelik Yaşam
İçinde yüreğin olmalı...

Ona bir armağan almak istediğini söylüyor. Doğum günüymüş. Armağan almakta hep çok zorlandığını, ne alacağını bilememenin sancısıyla günler önceden kıvrandığını anlatıyor. Bana soruyor: "Sence ne almalıyım?" Şaşkın şaşkın bakıyorum yüzüne. Hiç tanımadığım biri için nasıl bir öneride bulunabilirim ki? Bunu ona söylüyorum. Bana onun özelliklerini saymaya başlıyor. Tarifine göre doğumgünü olan kişi 28 yaşına girecek genç bir adam. Yakın bir dostu olup olmadığını soruyorum. "Çok yakın" diye cevaplıyor. Liseyi birlikte okumuşlar hatta üniveristeyi de. O zamandan beri dostlukları sürüyormuş. Şaşkınlığım daha da artıyor. "Onu iyi tanıyor olmalısın. Nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmayacağını biliyor olmalısın." Aynı cümleyi tekrar ediyor: "Armağan seçmekte hep zorlanmışımdır." Öylece bakıyorum yüzüne. Bunca yıldır tanıdığı birine armağan almakta zorlanıyorsa, onunla olan dostluğunu sorgulaması gerektiği geçiyor aklımdan, sesimi çıkarmıyorum.
Aklıma takılıyor armağan konusu. Neye göre, nasıl seçtiğimiz, bize verilen armağanlar, bizim verdiğimiz armağanlar, armağan vermek için özel günleri bekleyip beklemediğimiz, çok bilinen şeyleri mi yoksa özel şeyleri mi tercih ettiğimiz üzerinde uzun uzun düşünüyorum. Hayatımda aldığım en güzel armağan geliyor aklıma. 22. yaş günümde bana verilmiş küçücük el yapımı bir defterdi bu. Kare şeklinde, avuç içine sığacak kadar küçük, sarı sayfalı bu defterde inci gibi bir el yazısı ile yazılmış şiirler vardı. Çok sevdiğim birinin yüreğinden dökülen kelimeler avucumun içindeki bu küçücük defterde duruyordu. Benim için çok kıymetliydi. Çünkü içine yürek konularak yapılmıştı.
Armağan böyle olmalı diye geçiyor aklımdan; kişiye kendini özel hissettirmeli. Çünkü sevdiklerimize verdiğimiz bu küçük nesneler aslında kalbimizde olanların küçük bir temsili gibi. Bu yüzden belki de, maddi değeri olmayan fakat el emeği taşıyan armağanlar bana her zaman çok daha değerli geldi. Bir peçete üzerine yazılmış bir dörtlük, el yapımı bir kitap ayracı, içine bir kaç sayfa sevgi dolu sözcük yazılmış bir defter, şans getirmesi için verilen bir taş çok özel ve önemli oldu benim için...
Şimdi eli çenesinde düşünüyor ona ne alması gerektiğini. Bunu bir zorunluluk olarak gördüğü için aklına hiç birşey gelmiyor. Muhtemelen bir kazak, bir kitap ya da bir deodorant alacak...Ve armağanı alan kişi ona teşekkür edip belki de hiç kullanmadığı eşyalar arasına atacak bu armağanı. Biri, bir zorunluluktan kurtulacak diğeri, hiç gereksinim duymadığı bir eşyaya sahip olacak ve doğum günü partisi bitecek... Hayattaki pek çok şey gibi bu da geçiştirilmiş ilişkiler içinde kendine ait sırayı alacak...
Armağan, sadece armağan adını taşıyacak ama asla bir armağan olmayacak...
RESİM:Victor Haddad