- Kategori
- Kitap
Sen (tu)

Siz hiç bir böcekle dertleşmek zorunda kaldınız mı kan revan ve acılar içinde. Yüreğiniz paralanırken bile umutlarınızı cebinizde taşıyıp sevdiklerinizi düşünüp düşlediniz mi? İşte bunu yapmaya çağırıyorum sizi.
Diyarbakır’ı surların dan tanırsınız bu kadim kentin diğer güzelliklerini ve kültürünü ise bilirseniz tanırsınız. Tüm güzelliği ve çelişkileriyle. İşte bu toprakların bağrından çıkan bir kitap Mehmet uzun’un sen’i.
Sen Mehmet uzun’un Kürtçe yazdığı ve Türkçeye çevrilmiş kitaplarından biri. Diğer yazarlardan farkı Kürtçeyi beklide ilk olarak roman alanında kullanmasında yatıyor. Diğer bir yanı ise kitabın içeriği. Beklide küret sorununa yabancı olanların bu sorunun bir parçası olarak devlet yurttaş ilişkilerinin neden olduğu travmayı göreceksiniz. Küret sorununa karşı pencereden bakan bir gözü göreceksiniz. Beklide empati yapmaya ihtiyacımız var. Savaş tamtamlarının çaldığı bir ülkede. Tutulduğumuz akıl tutulmasından çıkmamaıza da yardımcı olabilir.
Dr. Fuat’ın iki dizesi eminim sizinde yüreğinizde taht kuracaktır.
“karanlık bir gece, gece yarılanmadı daha.
Ova uykuda, dağlar ağlar, ay doğmadı daha.”
Bu yasaklı şehir sevgisizdir. “bu yüzden çoğu kez sessizdir şehir, insanları sessizdir eski ve pörsümüş elbiseler içinde sessizce yer, içer, konuşur, sever, gider, gelirler sessizce alıp, satar, çalışırlar.” Der kitabın bir yerlerinde. Bu satırlar bir yaşamın diğerinden farkını özetler bize. Oysa dünyanın başka kentlerinde yaşam gürültülüdür. Burada ise sessiz yaşanır acılar ve mutluluklar kısacası yaşam.
“Ama bu sessizlik seni aldatmasın böcek bu sessizlikten sonra volkanlar ve depremler var, yürekler öfkeyle atıyor, beyinler güçlü, umutlar çalışıyor, gözler gençlerin üstünde.” İşte sessizliğin gücü bu sözcüklerde yatıyor tüm umudu ve öfkesiyle.
“Şehir gibi sakinleri ikiye ayrılır. Bir bölümü dışarıdadır ve görünür, diğer bölümü ise içerdedir görünmez.” Siz hiç görünmeyeni tanıdınız mı? Sizi tanımaya davet ediyorum.
Bu kadim şehrin kuyuları ve suları meleklerin gözyaşıdır. İnsanlar meleklerim macerasını unutmasınlar diye.
Cezaevindeki yaşlı amca bir kürdün, devlet algılamasını ve davranışını okuyunca iki ayrı Türkiye olduğunu göreceksiniz. Bu arada çocukların balıklarla dostluğunda yaşayacaksınız doğa sevgisini.
“evet okuduğum, duyduğum, dinlediğim şeyler masal değildi. Şimdi bizzat yaşıyordum onları. Çok eski bir şairiniz “yaralıların yaralıdır yaraları, soğuğa ayaza tutmayın” demişti. Yaralı insanların üşüyen yaralarını sarmak gerek beklide.
“sen arkadaşlarımın, hemşerilerinin en arkasında, yenik bir ordunun en son nöbetçisi gibi ağır aksak yürüyordun” yenilmiş bir mahkumun yürek burkan yenilmişlik duygusunu daha güzel nasıl anlatabilir ki insan.
Kitapta renkleriyle Diyarbakır tanımlamasını bulacaksınız ayrıca. Bu kadim şehrin büyüsüne kapılacaksınız. Şehrin büyüsü sizi içine çekecektir. “kokusu sarhoş eder insanı, dikenleriyse can yakar” çelişkileri bile güzel olan bir kenti yaşayacaksınız kitapta.
Okunmalı ki her dem yaşam bizim gördüğümüz değildir diye bilelim. “Aşka en çok çaresizlerimin ihtiyacı vardır?” kevok ve bazı seveceksiniz.