- Kategori
- Kişisel Gelişim
Sen hiç lağımda yeşeren, Domates Fidesi görmedin mi ?

Bazı insanlar hayatı, pamuklar üstünde rahat ve kolay yaşarken, bazıları cenderede suyu sıkılmış, nefes alacak takâti kalmamış gibi zor yaşıyor. İnsan, çoğu zaman hayat hiç de adil değil, bu nasıl bir ayrımdır? Cefadakilerin günahı nedir? diye sorgulamadan edemiyor. (C)EFA-(S)EFA aradaki fark, sadece bir harf c ve s. Öyleyse c'(celâli) mi, yoksa s'(selameti) mi tercih edeceğiz? Asıl mesele bu. Şimdi, bir seyahata çıkalım. C ve S' yi yaşantımıza nasıl yereleştiriyoruz? Hayatım da bulunduğum, noktayı sorguladığımda, geçmişe bir yolculuk yaparım. Çünkü beni buraya getiren tren, geçmişte bir istasyondan kalktı. Dünya rayında, durağından hareket eden, hayat trenimiz, bazı karar duraklarında durup, bize seçim hakkı sunar. Bu duraklar, bizim nereye gideceğimizi belirlediğimiz, çok önemli duraklardır. Ve her zaman çok seçenek vardır. Kendimiz için en hayırlısını seçebilmek ise büyük marifet ister. Durakta inen yolcu, kör ise karambole, önüne gelen trene biner, bir yerlere gider, yine iner, yine biner. Böyle, düşe kalka hayat yolunda ilerlemeye çalışır. Karar alma ve sorun çözme yönetimini, sırat köprüsüne benzetirim. Kıldan ince, kılıçtan keskin. Düşersen cehennem, geçersen cennet. Bu konuyla ilgili düşünce sistemimi paylaşmak istiyorum. Beşeriz, tabiiki şaşarız.
Mükemmellik sadace Allah'a mahsustur. Bir karar arefesinde, daha baştan, alacağım kararın benim için en doğrusu olacağına yürekten inanırım. Bu inanç bana güç ve direnç verir. Kaçırdığımız fırsatlar için, " treni kaçırdık " deyimini kullanırız ya, işte kaçan her fırsat benim için, daha iyisini yakalayacağımın işretidir. Çünkü, çok sayıda durak ve durağa uğrayan nice trenler vardır. İyi- kötü, doğru- yanlış bizim nazarımızda (bakışımızda) gizlidir. Gerçekte, ne iyi ne de kötü vardır. Ona can veren, bizim bakışımzdır. Çok değer verdiğim bir büyüğümün güzel bir söylemi vardır. " Sen, hiç lağımda yeşeren, domates fidesi görmedin mi?" Bu sözü duyduğumdan beri, hayatımın şablonu haline getirdim. Her alanda uygulanabilir. Hoş olmayan bir durumun içinde isem, şablon imdadıma yetişir. Bulunduğum durumun ,lağımdan farkı yoksa, domatesim için gerekli besin kayanağında olduğumu bilirim. Domatesin filizleneceği günü, sabırla beklerim. Yaşam çizgisi düz değildir. Noktaların birleşmesinden oluşan, bir çemberdir. Her nokta, kararlarımızı temsil eder. Noktaların birleşmesi ile de hayat yolunu, yuvarlanarak katederiz. " Yuvarlanıp gidiyoruz," deyimi burdan çıkmış olsa gerek. Esas olan DÖNGÜdür. İyi, kötüyü; kötü iyiyi, doğru yanlışı; yanlış doğruyu doğurur. Daima doğruda ve ya daima yanlışta kalmak, zaten mümkün değildir. Döngü sistemine aykırıdır. Bu durumun bilincinde olan için de doğru-yanlış kavramı ortadan kalkar ve "olması gereken olur " bilgisi doğar. Bu bilginin rahatlığı ile alınan kararlar, daima olması gerktiği gibi olur ve sizi rahatsız etmez. Çünkü olması gereken olmuştur, iyi ya da kötü. Bunun ötesi yoktur.
Pişmanlık duygusu, cehennem ateşinden daha azap vericidir. Eğrisiyle doğrusuyla alınan kararın sonucunu yaşamak, inanın pişman olmaktan daha iyidir. PİŞMANLIK, bir balon gibi, şişer şişer sizi içine hapseder. Eğer iğneniz yoksa, oradan kurtulmazsınız. İğne ise: " evet, dersimi aldım, seni daha fazla şişirmeyeceğim, içimden çekilirsen, yeni bir güne merhaba diyeceğim." düşüncesidir. Balon patladı mı güneş ortaya çıkar. Her adım benim için bir fırsattır. Yeter ki yürümeye korkmayalım. Her çıkmazın, mutlaka çıkan bir yerinin olduğuna inanırım. Kesinlikle bir yolu vardır. O an bilmiyor olmam, yok olduğunu göstermez. Sadece benim o çıkışı bulmam gerekir. Bakış açısı böyle olunca, daima görür ve bulurum. Doğru- yanlış korkusu yaşamayan kişi, kararsız kalamaz.
Kararsızlık, ikilikte kalmaktan doğar. Zihnimizin bize oynadığı kötü bir oyundur. Bir söz vardır, " en kötü karar, kararsızlıktan iyidir. " Karasızken yerinizde sayar, hiç bir yol alamazsınız. Kararınızı yanlış dahi alsanız, yürürsünüz, tıkandığınızda ise, nasıl olsa bir yol olduğunu biliyorsunuz. Durmak niye? Eğer bir karar eşiğinde iseniz, Sakin bir zihinle kendinize sorun, dinleyin ilk gelen sesi iyi teşhis edin. çünkü, cevabınız "o". Hemen araya çatlak sesler girecektir. Ya öyle olursa, ya böyle olursa, YA..YA..YA.. ya'ların sonu yok. Kapatın kulaklarınızı duymayın. Onlar meşhur yol kesiciler. Eğer siz onları duymazdan gelirseniz, onlar da sizi görmezden gelir. Aralarından süzülüp gidersiniz. Önemli bir husus daha var. Her ne karar alırsanız alın, bu doğrultuda neler yaşarsanız yaşayın, tüm bunlar, durağından kalkan treni, tekrar durağına geri getirmek içindir. Bütün trenler, yolculuğunu tamamalayıp, durağında durur. Yuvarlanarak yaptığımız, hayat yolculuğunun tek amacı kendimizi, kendimize getirmektir. O Halde son söz, Erzurum'lu İbrahim Hakkı Efendi'nin ;
"Dime, şu niçin şöyle,
Bak, sonuna sabr eyle,
Yerincedir ol öyle,
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler. " olcaktır.