Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yalan söylemek hastalık mı, yoksa, hastalık mı yalan?

Yalan söylemek hastalık mı, yoksa, hastalık mı yalan?
 

İnsan neden yalan söyleme ihtiyacı duyar? Evet, ihtiyaç diyorum çünkü hiç yalan söylemeyen insana rastlamadım. Büyüklüğü- küçüklüğü, pembesi-beyazı, zararlısı-zararsızı çok da önemli değil. Adı, yalan mı, yalan. Peki, nereden doğuyor bu yalan söyleme zaruriyeti? Bizi yalana iten etkenler nelerdir? Eminim, bilim insanlarının bu soruya bir çok yanıtı vardır. Ben, onların işine karışmayacağım. Duruma, başka bir boyuttan bakacağım. Rusların, şu meşhur matruşka bebekleri vardır, herkes bilir. İç içe geçmiş, büyükten küçüğe birbirinin içinden doğan bebekler. Her birimiz anne matruşkanın karnına gizlenmiş, iç içe geçmiş bebek matruşkalar gibiyiz. İçimizde yol aldıkça kendimize benzeyen pek çok yüzle karşılaşırız. Kendimizi tanımadığımız için de, karşılaştığımız yüzler bize yabancı gelir. Tanıyamayız. Oysa, o yüzlerin sahibi bizleriz. Bazen hayrete düşüp; " kendimi tanıyamıyorum, neler yapıyorum ben böyle dediğimiz olmuştur. " Aslında en büyük yalan, yalanın kendisidir. Yaşanması kaçınılmaz ve bir o kadar da gereklidir. Herhalde içinizde "ne diyorsun sen ya, kafayı mı yedin?" deyenler vardır. Haklısınız. Fakat, yalanı yaşamak lâzım. Yaşamak lâzım ki gerçeğe uyanalım. Ağzımızdan " yalan dünya " kelimesini düşürmeyiz. Düşürmeyiz de oturup hiç düşünmeyiz. Dünya bizi tekmelediği zaman canımız yanar, " her şey boş, elde var sıfıra sıfır, yalan dünya işte " der geçeriz. En çok da ölüm bize yalanı hatırlatır. " Yalanmış be , her şey yalan bak, bıraktı her şeyi, çekti gitti "  deriz. Onun yerinde kendimizi görür, bu yalan dünyayı birgün terkedeceğimizi düşünürüz. Fakat yalanın garip bir tadı vardır. Kolay terkedilemez, tadına kanar, olanca zevki ile yaşamaya devam ederiz. İşte yalan söylemeden duramayan insanların durumu da böyledir. Sahte de olsa mutludurlar.

Ne sebeple yalan söylüyor olursa olsun, amacı sadece kendini mutlu hissetmektir. Söylediğiniz bir yalanı hatırlayın, sorgulayarak geriye inin, inin, inin, altından sadece biraz mutlu olma arzusu çıkacaktır. Kendimizi kandırmak için, başkalarını alet ederiz. Onlara söylediğimizi aslında kendimiz duyar,gerçek olmayan mutluluğun içine dalarız. Karşı taraf için, belki de hiç önemi olmayacaktır. İşte dünya da bizi böyle aldatır. Koskoca bir yalan içinde yaşarken, biz yalan olmuşuz çok mu? Olmayan bir hayali, varmış gibi göstermenin adı yalan. Nice evliyaullahlar, " bu alem bir serap, rüya hepimiz rüyadayız " demiştir. Onlar, yalanın içinden gerçeği bulup çıkaranlardır. Bilim- ilim. İlmi görünür kılan (B) dir.  Bilim-insan, ilim- Allah'ı temsil eder. İim- gizli( bâtın ), bilim-görünen (zahir)dir. İlimi görünür kılan başındaki ( b )dir. Allah 'ın ilmi, insanda bilim olarak ortaya çıkar. Bu sebeple insanoğlu, bilim kayığına binip, sır denizine açılırarak, keşfetme keyfini yaşamak ister. Fakat bilim daima eksik kalır. Sadace keşif sahibi, ilim sahipleri yalanın farkındadırlar. Diğerleri matruşka bebekleri gibi yalan içinden yalan doğurur gider, sonu yoktur. Taa ki gerçek ona göz kırpıp, kendini gösterene dek. Güzeli güzel yapan, çirkin; iyiyi iyi yapan kötüdür. Çirkin olmasa güzel, kötü olmasa iyi nasıl bilinir? Yalan olmasa gerçek nasıl bulunur? Ancak ve ancak yalan dünyanın sırtında, gerçek şehrine varabiliriz. Yalan olan, sadece bizi amacımıza taşıyan bir binek araçtır. Şimdi soruyorum; YALAN BİR HASTALIK MI, YOKSA HASTALIK MI YALAN?

  

 
Toplam blog
: 57
: 4512
Kayıt tarihi
: 19.12.12
 
 

Kainatta nokta, nokta da kainat olan "İNSAN" İnsanı keşfetmek için cıkılan yolda bir yolcu sadece. ..