- Kategori
- Öykü
Sende Kaybettiklerim

https://www.youtube.com/watch?v=ly8oNUH8Tyg
Bazen
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun,
anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın…
William Shakespeare
‘’Şeylerin özünü görebilmeye
hoş geldiniz, Prof.Gabriel’’
Alice’in saydam bedeninden çıkıp ışıldayan bu sözler lacivert boşlukta dağılıp görüntülerin içine giriyordu. Prof. Gabriel bu sözlerin oluşturduğu titreşim için eskiden olsa iliklerime kadar hissettim deyimini kullanırdı. Şimdiyse saydam görüntüsünde buna neyin sebep olduğunu bilemeden titreten bir akımla sarsıldı.
Aynı etkiye sahip etrafa saçılan sözlerle şunları söyledi; ‘’Alice, seni ilk kez görüyor gibiyim. Özün eski varlığına hiç benzemiyor. Bilindik tek şey sana hissettiklerim. Dönüştüğünü izleyince hiç tereddüt etmedim olduğun şey olmak için. Eskisi gibi sınırları olan bir bedenin içinde olsaydın sana sarılmak isterdim. Bunun için şimdi ne yapmalıyım?’’
Alice yıldız tozları gibi uçup giden bir kahkaha attı. ‘’Bunlar için artık çok geç. Burada sıcak öpüşler, kucaklaşmalar yok Prof. Gabriel, sadece düşünceden ibaretiz. Bunu dünyada, laboratuvarda sizinle her karşılaştığımda ciddiyetle gözlerime baktığınız zamanlarda istemeliydiniz. Ertelediklerimiz için hiçbir şansımız yok.''
Bu sözlerden sonra Prof.Gabriel yitirdiklerinin farkına ilk kez vardı. Dünyadayken kurtulmak istediklerinin bile özlemini duydu. Aşağıya baktığında ince bir mavilikle çevrili dünyayı gördü. Uzayın engin siyahlığı içinde Alice’den başka kimse yok gibiydi. Ne oraya buraya gelişi güzel dağılmış bulutlar ne de kuşlar… Kuşları koymak için bir gökyüzü resmi yoktu. Kendini Alice’e mahkûm edilmiş gibi hissetti. Buraya onu yok etmek için gelmişti. Üstelik bunu nasıl yapacağını bilmeden. Alice ise A.T.E.G'in sıra dışı gücüne sahip değildi. Tıpkı kendisi gibi. Dönüşüm onları A.T.E.G gibi ölümcül bir virüs yapmamıştı. Sadece mavi bir saydamlıktı ikisi de. Soluk mavi bir nokta gibi görünen dünyaya uzaktan bakan kâinat için anlamı olmayan mavi saydam iki öz…
Bu anlamsızlığın içinde dünyada bütün zamanını alan; onca çalışma, makaleler, kurduğu laboratuvar, yazdığı kitaplar komik bir kendini oyalama geldi Prof. Gabriel'e. Dünyanın tadını çıkarmayıp onun ötesini merak ederek hayallerle geçmişti bütün ömrü. Çocukken geceleyin karanlık gökyüzüne saatlerce bakarak bir yıldızın kayıp gerçekleşmesini istediği dilekleri uzayın derinliklerine saçmasını beklerdi. Herkesten önce disk şeklinde uçan bir daire görüp içinden inen küçük yeşil uzaylıları ilk karşılayan olmak isterdi. Çocukluk hayalleri bir yetişkin için haritadır. Yıllar sonra laboratuvarı kurduğunda yine keşfedilmemiş yeni canlılar üreten ilk insan olmak istemişti. Şimdide içindeyken keyfini çıkarmadan yaşadığı dünyayı kurtarmak işine hiç düşünmeden girişmişti. Bunu hep istediği halde Alice’in kokusunu, teninin tadını, onu sevmenin yüreğinde bırakacağı etkileri kendine yaşatmamış olmasının geri dönüşü yoktu artık. Dünya sadece insanın yüreğine hatta ruhuna tesir edenlerden ibaretti. Ruhu olgunlaştıran bunlardı. Artık böyle bir şansı yoktu. Eksiklikleriyle, yaşamadıklarıyla buraya nasıl geldiyse o şekliyle bulunmak zorundaydı.
‘’Düşünceleriniz görünür Prof.Gabriel, dedi Alice. Dünyadayken görünen bedenken burada düşünceler görünüyor. Beni istediğinizi fark etmiş olsaydım size bir şans verirdim. Hiç yaşanmamış duygular kaybedilmiş sayılmaz Prof. Gabriel,’’
Küçük patlamalarla kaynayıp duran güneşe doğru süzülen Alice ışıldayarak konuşmasına devam etti; ''Güneş burada hiç batmıyor ya da doğmuyor Prof. Gabriel. Sadece dünya için burada. Gücü bu sonsuz boşluğu aydınlatmaya da ısıtmaya da yetmiyor. Boşluğa asılmış çevresini aydınlatan bir kandil kadar zayıf ışığı. Oysa şimdi yeryüzünün bir bölümünü yataklarından uyandırdı. Hatta karanlık odalara dolsun diye perdelerini açtı insanlar. Gökyüzüne doğru bakıp onun ısıtan ışınlarına doğru kollarını uzatıp gülümsediler. Bizse ona istediğimiz kadar yaklaşabiliriz. Yaşadığımız tüm duyguları anların içinde kaybettik Prof. Gabriel. Onlar sadece o anlara özeldi. Güneşi bildiğim etkisiyle bulamayınca ağlamak istemiştim. Ancak o da mümkün değil. Mavi bir saydamlık için ağlamak eski bir hatıra, her şey gibi… Beni sevmek bildiğiniz bir duygu değil. Bunu hiç denemediniz. Ayrılmak zorunda kaldığınız bir duygu olsaydı o zaman tarifsiz bir acı yaşardınız. Sevmediğiniz için sadece nasıl olurdu diye merak ediyorsunuz. Benimle kaybettiğiniz bir şey yok Prof. Gabriel bir daha yaşayamayacak olduğunuz. Özlemek tam olarak budur zaten. Pişmanlıklarınız var ama özleminiz yok. Keşke Alice’i laboratuvara kabul etmeseydim diye düşünüyorsunuz hayır, sizin yerinize düşünmüyorum Prof. onları görüyorum. Pişmanlık rahatsız edici bir duygudur, özlemse anılmak istenilen, yakan…
Merak etmeyin Prof. Gabriel burada yalnız değiliz. Bana mahkûm kalmayacaksınız. Ölen tüm insanların ruhları burada. Neye inanarak yaşadılarsa o şekliyle bekliyorlar. Büyük bir çoğunluğu arafta hesaba çekilecekleri günü bekliyor. Orası dünyayla uzayın arasında mor renkli bir kuşak. Hiçbir şeye inanmadan yaşayanlar ise umarım dünyada yaşamlarının hesaplarını ödemişlerdir. Yoksa bir belirsizlik içinde boşlukta devinip dönüyorlar. Bize gelince biz ölmedik Prof. Gabriel sadece dönüştük. Üstelik sadece siz ve ben. Tabi A.T.E.G eğer başkalarıyla birleşirse dönüşenler olabilir. Biliyor musunuz dünyada bana âşık olmuş olsaydınız tıpkı şimdi dönüşmüş olduğumuz gibi yine dönüşürdük. Yine kimsenin anlayamayacağı ve dışarıda kalacağı şekilde sadece siz ve ben. Aşk bir yanılsama değildir. Dönüşümdür. En çok bunu seviyorum. Düşüncelerimin değişiyor olmasını…’’
Prof. Gabriel; ‘’ Ben seninle dünyaya geri dönmek istiyorum Alice’’, dedi.‘’ Seni seviyor olmanın kalbimde bırakacağı etkileri, ruhumdaki yansımalarını yaşamak istiyorum. Bunun mümkün olduğunu söyle lütfen, lütfen Alice! Henüz ölmediğimize göre bunun bir yolu olmalı.’’
Alice güneşten uzaklaşarak dünyaya yaklaşmaya başladı.
‘’ Yanıma gelin Prof. Gabriel, güneş bu sonsuz karanlık için çok önemli değilken, dünya için önemli. Dünyanın yüzeyindeki sıcaklık tuttuğu güneş ışığından ötürüdür. Ne kadar tutarsa o kadar ısınır. Devamlılığını sürdürebilir. Bize de dünyada sözcükler verilir. Onlarla kendi öykümüzü yazmamız beklenir. Siz elinizdeki sözcüklerle bu kadarıyla yetindiniz. Dönüşmek ve devamlılığını sürdürmek için sabır ve özen gerekliydi. Kelimeleri yerleştirip öyküyü kurmak yorulmak demekti. Beni buna değer bulmadınız Prof. Gabriel. Bu sahip olduklarınızdan vazgeçmenizi gerektirecekti. Buna da değmezdim. Bazen bütün çirkinliğiyle bazen de olanca güzelliğiyle bu duyguları zaten yaşamıştınız. Onların hatıraları yeterli geliyordu. Dünya bir kez ele geçirilen bir şanstır Prof. Gabriel. Geri dönemeyiz’’
‘’Üzgünüm, Alice çok üzgünüm!’’
‘’Üzülmeyin Prof. aşk çoğu zaman ölüm kadar ürkütücüdür. Cesaret ister. Cesaret kazanılan bir şey değildir. Ya vardır ya da yok. Görüyor musunuz? Dünyanın maviliği artmaya başladı. Bazı yerlerde güneş yeniden doğuyor. Umut edelim de perdelerini açıp güneşin ilk ışıklarını sevinçle karşılayan insanlar öykülerini cesurca kursunlar…’’