- Kategori
- Gezi - Tatil
Serap'la Venedik'te

Çok yoğun ve de oldukça yorucu bir haftayı geriye bıraktıktan sonra yeniden yola çıkmaya hazırlandım. Yeni bir yoğun hafta bekliyordu beni. Valizimi hazırladım ve yollara düştüm. Türkiye’den gelen bir gurupla Venedik-Verona Turu için bir hafta geçirdim.
Bu yeni haftanın yoğunluğunda yine birsürü insan tanıdım. Bazılarını çok sevdim, bazıları da beni çok sevdiler. Anlaşamadıklarımız, anlaşmak istemediklerimiz de oldu. Yollarda başa gelebilecek bütün aksilikler üst üste geldi. Rötarlı uçak, kaybolan valizler, otobüslerden vapura geçişlerde beklemeler, kaybolmalar, iptal edilen geziler, gerilen sinirler ve bütün bu olumsuzluklarla baş etmesi gereken ben deniz…
Stresle başa çıkmayı öğrenmek de ciddi anlamda bir süreç gerektiriyor ve sanırım ben bu sürecin çok başındayım. En çok zorlandığım anlar ise empati kurma imkanlarının neredeyse hiç olmadığı o kriz anları. Kriz anlarını soğukkanlılıkla çözmeyi başardığım günlerden sonra rehberlik yapmak daha kolay ve zevkli bir uğraş olacak.
Bu hafta da yine Verona ve Garda yollarındaydık. Bu seferki ekip arkadaşım Tolga idi. Yağmurlu bir günde yapılan yolculuklar çileli oluyor. Hele hava şartlarına karşı yeterince donanımlı değilseniz. Şiddetli yağışlar uzun yürüyüşleri imkânsız kıldı, bu da otobüs seyahati boyunca bu olumsuzluğu dağıtmak için çabalamama neden oldu. Önümde uzun saatler ve bu saatler içinde beni dinleyecek 30 kişi vardı. Mikrofonu elime alıp da anlatmaya başladım mı kelimeler birleşiyor ve uzun cümleler halini alıyor. Elbette uzun cümleler kurabilmek birikim gerektiren bir uğraş ve ben sanırım birikim edinmiş biri diyebilirim kendim için.
Bu seferki gezi oldukça çileliydi. Venedik sular altındaydı ve yağmur da şiddetliydi. Böyle havalarda gondol, gemi, vapur ayarlama işleri de oldukça sancılı oluyor ve bir de şemsiye yetişmiyor Venedik yağmurlarına.
Bir problem de şehri hiç tanımadan gezmeye gelenlerle oluyor. Otobüsle San Marco Meydanına inemediği için sinirlenen oluyor. Kendisine otel adı bildirildiği halde internetten yerine bakmayan ve kendisini Venedik’te bulamadığına sinirlenen gezginleri sakinleştirmek de yine görevlerinizden biri oluyor.
Derken gezi başlıyor. Venedik’e dünyanın her yerinden turist geliyor. Sabahları onları odamın penceresinden izliyorum. Alman turistlerin her birinin elinde bir Venedik haritası ve kitabı oluyor. Uzak doğulu turistler pür dikkat dinliyorlar rehberlerini. Rehberlerle uzun uzun konuşuyorum bazen onlara en çok kimler için rehberlik yapmakta zorlandıklarını soruyorum. Rehberlerin en çok şikâyetçi oldukları turist gurupları İtalyanlar ve Türkler oluyor. Bunca tarihe sahip olup da tarih anlatmaya başladığınızda karşınızda sıkılmış İtalyan görmek doğrusu şaşırtıcı oluyor. Türkler ise aslında çok değişkenler. Bazen karşımda öyle bir gurup buluyorum ki saatlerce dinlemekten bıkmayan, merak eden ve soru soran insanlarla günün nasıl geçtiğini anlamıyorum. Bazıları ellerinde kalem kâğıt ağzımdan çıkan her kelimeyi not ediyorlar. Bazen de anlattıklarımla hiç ilgilenmeyenlere denk geliyorum.
-Canım bize bu kadar tarih anlatma alışveriş yerlerini göster bir de mağazalar nerede bulunur deyiver yeter!
-Bazıları ise Venedik’e geldikleri halde şehirle ilgilenmeyip benimle ilgileniyorlar ve uzun uzun Venedik’te nasıl yaşadığımı, neyle geçindiğimi, eve kaç para ödediğimi, annemi babamı kardeşlerimi özleyip özlemediğimi, Türkiye’ye dönüp dönmeyeceğimi soruyorlar. Hatta bazıları daha da yakınlık kurup “bir İtalyan enişte buldun mu?” diye de sormayı ihmal etmiyorlar.
-Tur ile gelip kendi kafasına göre takılmak isteyen ya da rehberin ne dediğiyle zerre kadar ilgilenmeyen ama en küçük aksilikte rehber hanım nerede neden ilgilenmiyor bizimle diyenler de olmuyor değil.
Ancak genel olarak rehberliğini yaptığım insanlar aslında bu işin ne kadar zor olduğunun farkında oluyorlar ve birkaç gün boyunca sürekli görüşmek de karşılıklı empati kurulmasına yardımcı oluyor.
Bu işler zor işler; ama işi daha da zorlaştıran aksilikler stres sebebi oluyor. Hele acemiyseniz daha da strese kapılıyorsunuz. Fakat sorunu çözecek kişi de siz olduğunuz için soğukkanlılıkla problemi çözmeye odaklanmanız gerekiyor. Doğru bilgilendirme yapmak gerekiyor; ama bu rehberin her şeyi bilmek zorunda olması anlamına gelmiyor. Lakin rehberliğin yaptığınız kişiler için o an bilinebilecek her şeyi bilmekle yükümlü kişi olmanız gerekiyor. Bilmiyorum cevabı tam bir hayal kırıklığı yaratıyor. Böyle zamanlarda rehber olmak için doğmuş diye düşündüğüm Ayhan’ın profesyonel tavrını örnek almak gerek; ama ben yapı itibariyle profesyonel tablo çizmekten oldukça uzağım.
Neticede her bir gezi her yeni gurup her seferinde yeni bir şeyler öğrenmenizi ve deneyim kazanmanızı sağlıyor. Her seferinde neyle karşı karşıya olduğunuzu bilerek hareket ediyorsunuz. Tabi deneyimlerden ders çıkarıp ona göre hareket ediyorsanız. Fakat sonuçta gülümseyen yüzler görüyorsunuz vedalaştığınızda. “Kendine iyi bak, Türkiye’ye gelirsen muhakkak ara, bende de kalabilirsin. Seni mutlaka tekrar görmeye geleceğim. Lütfen bizi unutma. Davide’ye bizden selam söyle.”
Herkesle vedalaşıp da evime döndüğümde üzerimde mutlu bir yorgunlukla gülümsüyorum. Beni unutmuyorlar Venedik’i benimle gezenler ve konuştuklarımızı da unutmuyorlar. Bir keresinde Venedik’te sebzelerden bamyayı bulamadığımı ve özlediğimi söylemiştim sohbet arasında. Bir hafta geçmeden bana bamya gönderdiler. İsteyip de ulaşamadığım kitaplar da o güzel insanlarla geldi bana. Hatta pekmeze kadar burada olmayan ne varsa yine o birlikte yolları arşınladıklarımız tarafından bana geldi.
Yeni yollar kat etmek ve yeni yerler keşfetmek gerek. Her güzel günün hatırasını da özenle saklamak olumsuzluklar üzerinde ise çok durmamak gerek. Sonuçta geriye kalan hafif bir tebessümden başka bir şey olmuyor.