- Kategori
- Deneme
Sevebilmek...
Ucundan tutarak mı yaşanılır? Sıkı sıkıya olamaz mı beraberlik...
Birini sevdiğini nasıl anlar insan? Sevmenin kuralları var mıdır? Sözü var mıdır kabul edileninden?
Zorlamayla mı yerleşir yoksa kendi kendine davetsiz bir misafir gibi mi gelir? Böyle gelip yerleşen sevgi, istenilince gider mi? Kaybetmek ister mi insan ya da sevgiyi?
Yazılanlar, söylenenler, hissedilenler kaybolabilir mi? Yaşananlar yok sayılır mı? Söz geçirebilir mi insan yüreğine, bilmediğimiz bir dilden mi konuşur da beynimizde bir çelişkiyle yer edinemez?
Sorulardan başladım anlamaya, anlaşılmaya da sorulardan başlanmaz mı zaten? Kendime sordum bilmediğim bir cevap bulabilir miyim diye kendimden başladım iç savaşımı çözümlemek için.
En çok kimi sevdim ya da sevdiğimi sandım? Kime en fazla değeri verdim, fedakârlıkla mı başladım, kendimden mi ekledim, kendinden mi aldım, olduğu gibi mi aldım içime, ruhuma?
Fark etmeden yerleşeni, fark ederek siler miyim dedim ama silinmezmiş…
Önce gelip yerleşiyor sevgi, bazen bakışından, bazen sesinden ama tüm varlığıyla geliyor. Sevgi güzelleştiriyor ruhu. Kendi kendine yerleşene, belki tetikleyici nedenlerle yollar açıp, dilden düşürmeyerek, yüreğe almaktı. Sevmek bir başlangıçtı, başlangıcın sonu olmamasını dileyerek daha da katlanarak yerleşiyor, kalacak sanılarak. Dünden kalanlarla bugünün muhasebesini yaparken daha da arttırılıyor belki de. Daha çok sevdim, ‘o’ndan daha fazla emek veriyorum, vazgeçmeyi düşünmüyorum, onsuzluktan korkuyorum, yanında mutluyum, yanında ki kendimi seviyorum gibi tanımlamalarla daha arttırılıyor belki de. Önceden örülmüş duvarlar yıkılarak, kurallar yok sayılarak, kendi özgürlüğünde sevgiye ket vurmadan özgürce yaşayarak, duygulara kapılarak yaşanan, akılda, duygu da bir yarımlık bırakmadan ne ise istediğin yaşayarak. Beraber sevginin özgürlüğünde bir sonra ki ana kulaç atarak, sonsuzlukta sanarak kendini o çok büyük okyanusta anda kalarak anı yaşayarak, dudaklarda en samimi tebessümle, düşünmeden, hükmünü ana bıraktığın bir ilişki de yaşadığın en büyük sevgi budur düşüncesiyle, hesapsız bir yaşanmışlıkta kaybolmak.
Sevmek bir adım önde tutuyor hayatta. Sevince geliyor mutluluk. Hayatta her şey kötü giderken sadece sevdiğinin sesi yok edebiliyor tüm olumsuzlukları. Onunla mutluysan tamamdır, gerisi hallolur gibi geliyor. Güne başlarken onunla başlayarak, tıp ki güne kaparken gözleri onunla kapamak gibi, gözlere sinen o ışıltıyla en güneşsiz günde bile günü aydınlatabiliyor. Sevmek zorlayarak olmuyor, zorla sevilmiyor hiç kimse, mutlaka bir nedene de bağlanmıyor.
Neden sevdim seni sorusuna, neden hala seviyorum seni, sana rağmenler alıyor? Severken anlamsız gelmeyenler, sevginin bitmesini isterken anlamsızlaştırılmaya çalışıyor. Kırıyor, üzüyor, kendinden alıyor ama geçiyor, geçirilmeye çalışıyor. Saçma olan her yola başvuruluyor ama bitiyor, sızısı kalıyor ama geçiyor…
Anladığım, sevdikten sonra sevmemeye çalışmak olmuyor, bir kere sevdiysen o sevgi miladını doldurmadan gitmiyor, son kullanma tarihi diye bir ibare yerleştirmeden varlığına, geldiği gibi fark ettirmeden belki de gitmek istediği anda gidiyor…