- Kategori
- Aşk - Evlilik
Sevgi

" İster doğru ister yanlış seviyorum lanet olsun " diyor Erol Evgin. Sevginin yanlışı olur mu, sevmek bireysel bir eylemdir, tek yanlı olabilir, karşılığı olması şart değildir, olursa güzel olur. Yürek birini, bir şeyi sevmeye layık bulduğunda sever. Niçin sever, neden sever? Daha önemlisi akıl mı sever, yürek mi? Bence akıl sever. Niçin sever, çünkü aklın olumlu duygulara ihtiyacı vardır, insandaki id'i azaltmak, köreltmek, yaşama sarılmak için sever. Neden sever, gün doğduğunda yataktan kalkmanın sebebidir sevgi, topluma karışmanın sebebidir, kazanma arzusunun sebebidir sevgi. Sevgi , sevileni güzelleştirme çabasıdır, bazen savaşa dönüşür.
Sevilen seçilmeli midir? Yani yaş, mevki, sosyal yapıya bağlı olarak, sevgi gösterilecek kişi farklı mı olmalıdır? Bu soruların cevabını evet olarak veren kişi sevmeyi bilmiyor demektir bence.çünkü, seven akıl düşünmeyi unutmuş akıldır, düşünen akıl sevmeyi beceremez.sevgide karşılık arar, çiçeği kokusu için sever ama koparır, kadınsa erkeği, erkekse kadını karşılığını aldığı kazançlar için sever. Akıllı sevmenin tükenişi hızlı olur, akılsız sevgiler uzun sürer. Ben akılsız sevgilerden yanayım. "İster doğru ister yanlış seviyorum lanet olsun" denildiği gibi sevgilerden yanayım. Geleceği planlanmış sevgilerde evdeki hesap yarına uymaz, aslında dün ve yarın yoktur,bugün vardır, yaşanan an vardır, o anın güzelliği vardır.
Sevgi nasıl gösterilir veya ifade edilir? En büyük sıkıntı burada. Çünkü sevilen sevgiyi ve buna bağlı ifade tarzlarını reddedebilir. Çünkü her sevgi ifadesinin altında bir beklenti olduğu kanısı insanlarda oldukça yaygındır. Bu beklentinin ne olduğu konusunda çoğu kişi en olumsuz düşünceyi kafasında taşır. Yani bir çıkardan veya bir istismardan korkar. Süper egonun çok gelişkin olduğu bizim gibi toplumlarda, davul dengi dengine, ne kadar ekmek o kadar köfte, almadan vermek Allah'a mahsustur, yaşının adamı ol, hanım hanımcık ol, sözleri hep bu korkunun yansımasıdır.
Sevmeyi bilmeyen bir toplum, sevgi mezarlıkları kazar, acılı şarkılarla gününü geçirir. Sevginin şekil değiştirebileceğini, sonu olduğunu anlayamaz. Sevdiğini kimseye yar etmemek için vurur, kendini acınacak durumlara düşürür. Oysa sevgiyi yoğun yaşadığı anların güzelliğinin tadını çıkarmak onu güzel anılar arasına koymak yerine, sevgiyi bir mülkiyet unsuru olarak görür. Ölüme kadar sürecek sevgileri yaratmayı, yeşertmeyi bilmez. Sevgi bir mahkumiyetmiş gibi görünür.
Sevgili sözcüğü, sevgilim sözcüğünden daha güçlüdür. Birincisinde mülkiyet yoktur sadece bir algılama vardır, ikincisinde mülkiyet çok etkindir.
Sevmek mi güzel yoksa sevilmek mi der bir şarkı. Sevmek kadar güzel bir başka şey var mı. Sevmek bir gün sevilmeyi getirecektir zaten. Love Story romanında aşk "hiçbir zaman pişman olmamaktır"diye tarif edilir. Bence aşkın , sevginin tarifi budur. Yaşanma şekli, sonu ne olursa olsun, pişman olunmaması gereken, değmezmiş denmeyecek kadar kişisel bir algılamadır sevgi ve aşk.
Seni seviyorum dediğinizde bu beni sen de sev anlamına gelmemeli. Seviyorum sözcüğü o denli kişisel bir sözcük ki, niye kalabalıklaştıralım. Karşıdaki severse sever. Sevmek sevene sorumluluk yükler sevilene değil.
Peki duruma bir de tersten bakarsak ne olur, nasıl mı?
Sevgi insanı incitir mi? Sevgiyle incinmek nasıl olur? Bir yerlerimiz hep sevgisizlik veya hoyratlıktan mı kırılır, incinir? Sevgi insanı incitemez mi? Bu ters bakışı da incelemek istiyorum. Herkesin sevgi , sevgi diye el avuç açtığı dünyada sevginin insanı incitebileceğini söylemek zor bir iş. Farkında mısınız, dünyada değişen sadece kullandığımız araçlar, insanlık aynı hoyratlık ve avcı toplayıcı haliyle devam ediyor, altıbin yıl öncesinde insanlık neyse hala aynı davranışları yapıyor. Bana öyle geliyor olabilir, bana insanlıkta nelerin değiştiğini de anlatabilirseniz sevineceğim. Bu ara sözden sonra inciten sevgi kavramına geri dönelim.
Sevgi eğer tercih etme durumunda iseniz insanı incitir. İki kardeşten birini, anne babadan birini, tercih etmek durumunda kaldığınızda bir sevgilinin incinme ihtimali çok fazladır, çünkü seçiminiz bir başka sevgiliden yana olmuştur. Bu sevginin de incitebileceğinin tercih olduğu zamanki örneği.
Tercih yokken sevgi incitir mi? Bir sevgiliniz olduğunu düşünün, onu o kadar çok seviyorsunuz ki, isterse hayatınızı bile verebilirsiniz. Bu durum aslında, tüm özgürlüklerin elden gittiği bir durumdur. Kıskançlık had safhadadır. Çünkü uğruna öleceğiniz biri vardır hayatınızda. O şekildeki bir sevginin sevdiğinizi incitmesi an meselesidir. O’nun sizden başkası ile olmasını istemezsiniz. Şüphe denilen lanet duygu içinizde dolaşıyorsa, ve aniden “o adamla/kadınla ne yapıyordun, bu ne samimiyet, oynaşıyor muydunuz” gibi sorular kıskançlığın, aşırı sevginin sevgiliyi incitmesi ile sonuçlanabilir. Ne kadar anlatılması ve anlaşılması zor bir durumdur bu durum. O’nu çok sevdiğiniz için incitmiş ve elinizden kaçırmışsınızdır.
Sevgi karşınızdakine ihtimam ederek sürdürülür, aynı zamanda kendi duygularınıza da gerekli ihtimamı göstermeniz gerekiyor.
Çocuğunu çok sevdiği için döven anne babalar vardır. Onları iyilikleri için döver veya birilerinin önünde azarlarlar. Kötü bir hareketin cezalandırılması anne baba için bir sevgi duygusu sonucudur. Ama bu cezalandırmanın yeri ve şekli , sevgi taşımasına rağmen incitici olabilecek sonuçlar doğurabilir. Sevdiğiniz, uğruna canınızı vereceğiniz çocuğunuzu iyiliği için azarladığınız yerlere dikkat etmez iseniz incitici bir sevgi sergilemiş olursunuz.
Bakın sevginin incitmesi ne kadar kolay oluyor. sevgi sadece seviyorum sözcüğü ile yaşanabilecek bir duygu değildir. Sevgi gerçekten ihtimam ister, üzerinde çalışmak ister. “Ben seni çok sevdiğim için böyle davrandım” sözünü ediyorsanız, sevginin ne demek olduğu ile ilgili olarak biraz çalışma yapmanız gerekiyor demektir. Çünkü, çok sevdiğiniz için yaptığınız davranış karşınızdakini incitmiş ise, davranışınız sevgi davranışı olmaktan çıkmaktadır.
Kıskançlık, şüphe ve terbiye etme insiyakları ile yapılan davranışlar. Sevgiye rağmen insanı incitebilir, kırabilir ve sevdiğinizi sizden uzaklaştırabilir. Bu tür duygular sonucundaki sert tepkileriniz sevdiğinizi yalana başlatır. Yalan da bu kez sizi incitir ve çileden çıkarır.
Düşünerek davranmak, aslında insana önem vermektir. Düşünerek ve empati yaparak severseniz sevginiz daha güzel olur, her dem taze kalır.
Televizyonda esrardan ölen kızın ailesini seyretmiştim bir gün, söylediklerini dinledim. Belli ki ve belki doğal olarak çocuklarını çok ama çok seviyorlarmış. O peri kızı gibi güzel çocuk ölü ama şimdi. O sevginin incittiği bir çocuk olabilir. Anne baba çocuklarının ölümü dolayısı ile yan yana gelmişler , ayrı yaşıyorlarmış, TV de el ele idiler, ama vakit çok geç olmuştu. Sevgiyle öldürülmüş çocuklar bunlar.
Severken dikkatli olun, çocuk yaparken dikkatli olun. Eğer çocuğunuz varsa , çocuğunuzu seviyorsanız, o abuk “gönlünün dediği yere git” lafı sizin için çalışmıyor demektir. Haberiniz olsun arkadaşlar. Her çocuk büyüyüp onsekiz yaşını geçinceye kadar, gönlünüz çocuğunuzun yanında olmak zorundadır. Böyle düşünmüyorsanız doğurmayın, doğurtmayın. Sevginin anlamını kavrayamıyor, incitebileceğini bilmiyorsanız, sevgiyi öğrenmeyi yani insanı tanımayı tavsiye ederim.
Bir olayı , hepimizin yaşadığı basit bir olayı farklı cephelerden irdelediğimizde karşımıza bunlar çıkabiliyor. Bir yerde anı yaşa, gönlünün söylediği yere git, diğer yanda, sadece haklarından söz etme sorumluluklarını da düşün. Ve hayat sizin ellerinizde seçiminizi yapın.