Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sevgili Ümit Culduz'a mektup

Sevgili Ümit Culduz'a mektup
 

Sevgili Culduz,

Nasılsın iyi misin? evvela selam eder büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.

Bizi soracak olursan, çok şükür “kriz”in etkilerini görmekteyiz. Bu kış zor geçecek bizim cephede onu anladık! Hâlbuki ne hayallerimiz vardı doğalgaz ile ilgili. Daha Ana boru döşenip, evlere gaz verilmeden “Doğal KAZ” olduk!

Her neyse… Bunları sana yazıp canını sıkmayayım.

Soracaksın şimdi, bu mektubu nereden yazıyorsun diye… Asker ocağından, ana kucağından değil, bu mektubu işyerimde yazmaktayım.

İki kahve söyler şöyle bir dertleşiriz diye düşündüm.

Elbette “ETİK” bulmayacaksın işyerinde misafir ağırlamayı.

Kahve ısmarlayayım mı? Söze başlamadan… Bizim burada gelenlere ikram etmek üzere soğuk (meşrubat, su) sıcak (çay, kahve, alman kahvesi) içecekler bulunmakta ne yazık ki. Ve misafirimize ikram etmekte kusura kalmak istemem (yine sözü uzattım)

Ben daha önce Kamu olan ancak, 14.11.2005 tarihinde AKP Hükümeti tarafından özelleştirilen Komünikasyon alanında hizmet veren şirketin taşra teşkilatında Memur çalışmaktayım.

Görevim İnsan Kaynakları Departmanında Eğitim Sorumlusu.

Sabah sekiz, akşam 18 mesaim bulunmakta.

Bu zaman zarfında; işimin ve görevimin gerektirdiği iş, işlemleri yapmakta, çoğunlukta pc kullanmaktayım. Eskiden daktilo yazardık. Neydi o günler… Ellerimiz karbon olurdu. 8-10 kat kağıt ve karbon… Yazımın bitimine yakın hata… Tekrar çıkar, tak, yaz… Ne zamanlardı değil mi? Bilir misin bilmem. (Daha önce bununla ilgili blog yazmıştım. Pc olmadan önce nasıl yaşardık diye…

Şu an odamızda 5 arkadaş çalışmaktayız. Herkesin görev bölümü farklı kimi tahakkuk, kimi personel işlemleri, kimi ise izin…

Toplamda dokuz saat boyunca her anımız ne yazık ki “İŞ” ile geçmiyor, geçemiyor. Elbette fiziksel çalışma alanında çalışmış olsaydım benim de bu satırları yazma lüksüm bu saatte olmazdı. Ne yazık ki işim beyin gücü ve pc… İşim programlamak, sonlandırmak, yönetmek, izlemek, emir almak!

Bu süre zarfında boş zamanlarımız var.


Hem "DERİN" "ARAŞTIRMACI" "ÇOK MÜKEMMEL" yazılar yazmak konusunda başarılı biri değilim ki. Benim yazdığım toplasan toplasan 10-15 dk'lık yazılar hani.

Şöyle bir döktüreyim anasını satayım, bilmem ne çağdan girip, hangi sultan ne demiş gibi yazılar yazamam zaten...


Çok şükür ki 16 yıllık iş hayatım boyunca kimse tutup ta “bu iş niye bitirilmedi” demedi. Hatta bu sabah İl yöneticim “Bu ne hız vaaaooovv “çekmiş. Övünmüyorum sakın yanlış anlama, hatta acele-cilik ruhumda var!

İnternet sabah 08.de pc açtığımda otomatikman karşımda, işim bunun üzerinden çoğu kez. Ben kapattığımda internet kapanıyor.

-Kahven bitti mi?

Devam ediyorum; mesaimin süresince masa başında oturmak zorundayım.

İşlerimiz bittiğinde ki, çoğu kez budur. Kimi internette gazete okur, kimi yemek tarifi bakar (hatta mb’den önce kahretsin ki müptelasıydım bir adresin ve de götürdüğüm, yazdığım onca tariften 5-6 tarif yapmışımdır) Anlatmak istediğim zamanın nasıl geçirileceği konusu. Kimimiz ise kitap okur. (ki, şu an da Murathan Mungan’ın “Kadından Kentler” kitabı var masamda. İnternetten bıktık! Usandık Ümit bey! Ama işimiz bu!)

Telefonum masamda, numaramı yazsam arasan iki çalışta açılır. Üçüncü çalıyorsa, odamda değilimdir. Ş.A kapalı, Ş.İ. ve sanal açık. İstesem saatlerce tüm yakınlarımla lak lak ederim. Ama sevmediğim bu yönüm ağırlıkta.


Ha, gişe hizmetleirnde ya da müşteri ile birebir etkileşimde bulunulan servislerde çalışıyor olsam da bu bloğa girsem amenna... Ki, bu zatı muhteremlere kadar kendime yapılan haksızlıktır. Kimseyi bekletiyor, işi erteliyor olsam tamam suçluyum.

Tutup ta, işverenime ekstra yük getirecek bir durumu olmayan yazıyor olmam siz ce neden bu kadar “ETİK” dışı?

Şu soruyu sormuyorum bakın!

Burada yazanların çoğu iş dışı mı? Diye… Gerek yok.

Etik bulmadığınız bu ortam da sizce ne yapmalıyım?

Nette oyunlar oynayıp, idüğü belirsiz sayfalarda gezmem ve bu yaptığımdan hiç kimsenin haberi olmaması olası!

Elişi mi yapmalıyım?

Burayı keşfettim ve yazıyorum.

Yanlışım neresinde…

Bütün günümü, işimi, arkadaşlarımı ihmalim nedeniyle bir zararımın olmadığı, kendimi geliştirdiğimi düşündüğüm şeyi yapıyorum. Yazıyorum!

Yorum yazmak, okumak, cevaplamak, blog yazmak her anımızı, bütün zamanımızı almıyor. Farkındaysanız yazılarım hep hatalı. Bu hem hızlılığımdan, hem hemen bitireyim düşüncesinden kaynaklanıyor.

Yine çok yazdım. Ne yapayım çenem düştü bir kere… Yorumunuzla istediğiniz cevaplar bunlar mı? Bilemiyorum.

Benim cevaplarım bunlar!

Ha, evime bilgisayar alsam elbette daha şık ve zarif olacak… Alabilirim de… Öylesine yerlerde sürünen durumunda, fırsatçı, eli cimri değilim. İşyerimin verdiği imkan zaten 9 saat karşımda… İnternetten “kal” gelip, ekranını kapatıp da kendimizi dinlendirdiğimiz saatleri düşündüğümde ya da elimize kitap alıp okuduğumuzda; henüz evime pc alacak kadar vahim durumda olmadığımı görüyorum. Kaldı ki evde pc olması benim işyerimde yazmayacağımı garanti etmez, edemezde zaten. Bazen evde kalemle yazıp buraya getiriyorum, bazen o an aklıma geldiği an da yazıyorum, önceki bloğum gibi... Yani bu evlik, bu şenlik pek bende arama be abi...

İki de bir “ETİK” bulmadığın duruma cevap verdim sanırım.

Selam, saygı ve sevgilerimle.

Kendine iyi bak abi.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..