- Kategori
- Deneme
Sevgiliye
Otto Mueller
Yorgunum. Ellerim tutmaz kendimi kanepeye attım. Gün bitmek üzere. Sarhoşum. Ve tenha vakitler. Kendimi nerelerde bıraktım hatırlamıyorum. Son hatırladığım dans ederken başımın döndüğü ve birinin kolunda yüzüme çarpan İzmir kokusu.
Şimdi bu kanepedeyim. Gözüm karşı duvardaki kız çocuğunun gözlerinde. Kalbimde nedeninin çözemediğim bir sızı. Ağlayacak gibiyim. Gözlerim kırmızı pabuçlarıma takılıyor. Hala çıkarmamışım demek. Çıkarmayacağım. Kalkıp koridorun ışığını açtığımda duvarda asılı duran erkek ceketini görüyorum ve buna bir anlam veremiyorum. Mavi çantamı asıyorum yanındaki askıya. Odamın ışığını açtığımda yatakta yatanı görüyorum. Erkek ceketinin sahibi mi orada çocuk gözleriyle uyuyan?
Hakikaten kırklı yaşlarında olan bu adam nasıl da böyle çocuk olabiliyor uyurken? Gittim yanına uzandım. Baktım. Omzunda olan uzun saçları yakışıklı yüzüne düşmüş. Yüzü terlemiş. Bir perçemini çekiyorum yüzünden. O an bir gülümseme ve daha da çocuk olan bir adam. Su getirir misin diyor gözlerini açmadan. Mutfağa gidiyorum. Muslukta yüzüme su çarpıp tekrar çocuk yüzlü adamın yanındayım. Ve onu yatakta oturmuş buluyorum. Gülümsüyor. Suyunu içiyor. İçimden sevgisi taşıyor. Kalbim ağır ağır sallanıyor içimde. Onu sevdiğimi söylüyorum. Yüzünde yine o çocuk gülümseme ve kollarıyla sarıyor sırtımı kollarımı. Kendine çekiyor beni.
Ve dudakları da sıcak elleri kadar. Her defasında olduğu gibi o an da sevdiğim adamı öpmenin verdiği gerçek dışılıkla kendimi ona bırakıyorum. Ve tenha vakitler. Sokak lambasının odamıza düşen sarı ışığı. Ellerinin sıcaklığı. Yatağın kenarına kıvrılan kedimizin patilerinin beyazlığı. Sevmek. O’nu sevmek. Ayaklarımı yerden kesişi. Güzel, kumral elleriyle yüzümü seven adam. Sabahları gülümseyerek uyanmamı sağlayan tek ve koca neden. Koca gülüşlü adamım! Beni İzmir’den, seni ise o yağmurlu ülkeden birbirimizin olmak için getiren ne bilmiyorum. Sorgulamıyorum. Umursamıyorum. Seni seviyorum…