- Kategori
- Kitap
Sevginin Gücü ve Tu Ağacı

Tu Ağacı
Ama sonunda bir yaratık şöyle dedi: “Ben Tutunmaktan bıktım artık, gözlerimle
Göremiyorsam da, ırmağın gittiği yeri bildiğine İnanıyorum.
Kendimi bırakacağım, beni istediği yere götürsün.
Burada asılı kalırsam sıkıntıdan öleceğim artık.”
….
Ancak yaratık bir daha tutunmayı reddedip de
Aradan zaman geçince akıntı onu dipten
Havalandırdı ve ondan sonra bir yere çarpıp
Bir yerini incitmedi…”*
“Tu Ağacı”, Bingöl, Kiğı Kazası Demirkanat köyü’nde başlayıp İstanbul’da devam eden bir yaşam öyküsünün romanı. Yazılması vasiyet edilen bir roman.
Bu romanda, köyünde ismi Titka olan kızın yaşam öyküsü, İstanbul’da 9 yaşlarındayken kendisini evlat edinen Nafko ile diyalogları aracılığı ile geriye dönüşlerle anlatılıyor.
Romanın kahramanı, okuyucuyu adeta kanırtan bir yoksulluk ve trajedi içindeki köy yaşamını ve bu yaşamdan ayrılmaya karar veriş nedenini yukarıdaki şiirle anlatıyor. Ve diyor ki: “Eğer o köyde kalsaydım, onların yaşama tutunma biçimlerini benimsemek onlar gibi olmak zorunda kalacaktım ki, bu da benim için dayanılmaz bir şeydi. Benim gözümde hayat akışkan bir şeydi.”
Kullandığı yalın ve özellikle çocuğa özgü dil nedeniyle, basit ve yüzeyselmiş gibi görünen bu roman: Aklın alamayacağı kadar yoksulluk ve “Bu kadarı da olur mu?” dedirten trajedi içinde tutunmaktan sıkılıp, ellerini bırakan ve rüzgarın havalandırdığı kız aracılığı ile çok şeyler anlatıyor.
Bu kitap biraz da kadın romanı aslında. Tüm ana karakterler kadın. Her şeye rağmen çocukları için mücadeleyi bırakmayan, “söz”ü her şeyden önde tutan ve “söz”ünden başka da bir şeyi olmayan, 15 yaşında evlenen, 7 kız çocuğu doğuran, kendisini hiç kırmayan kocası Hacı Sufi Hasan’a aşık, Titka’nın annesi Çaki; “Yavrukuş”u sevgisi, özverisi ile sarıp sarmalayan yaralarını iyileştiren, kendisi de çeşitli acılar çekmiş muhacir Nafko; ve elbette ki son derece zeki, kararlı, ne istediğini bilen ve kaderine razı olmayan roman kahramanı Çika’nın Titka’sı, kendisini evlat edinen Nafko’nun Yavrukuş’u.
Az sayıdaki erkek karakter, Titka’nın da çok tanıyamadığı ama anlatılanlardan bildiği babası iyilik timsali, hep sevgisi, hoşgörüsü ile hatırlanan Hacı Sufi Hasan; kardeşinin tam tersine daha fazla toprağa sahip olabilmek için kardeşini dahi öldüren, acımasız amca ve kişiliği pek de anlaşılamayan, daha çok platonik düzeyde kalan, karşılıklı açılmaların pek olmadığı sevgilidir.
Roman kahramanının yaşadığı trajedilere rağmen, güçlü ve pozitif olan kişiliği, romanda çok üstünde durulmasa da, her zaman çok sevilmiş olduğunu bilmesinden kaynaklanmaktadır.
Everest Yayınları’ndan çıkan ve yazarı Hamide Gönen’e “İlk Roman Ödülü” kazandıran kitabın okumaya değer olduğunu düşünüyorum.
Sevgiyle kalın…
*Richard Bahc, Martı, Beyaz Yayınları, 1987