- Kategori
- Deneme
Sevginin gücü

Sevginin Gücü
Eğitimci Halis Özgü, Öğretmenliğin amentüsü sevmektir, derdi. Öğle değil mi?Çocuk, sevgiyle büyür, derler. Sevgiyle de eğitilir. Ne var ki çocuğu seveceğiz diye, onu şımartmamalıyız. Şımarık çocuk, aileye istediğini yaptırdığı için ailesinden gördüğü ilgiyi okuldan, çevresinden de bekler. Odak noktası kendisidir. Günümüzde bir de “çocukerkil” aileler türedi.
Hangi meslek olursa olsun mesleğini benimseyen, seven insan, mesleğinde başarılıdır; ama çalışanlardan kiminle konuşsanız mesleğinden yakındığını duyar,bin ah işitirsiniz. Arkadaşından, şefinden, müdüründen dertlidir. Politik erkin baskılarını da her yerde, herkese açıklayamaz; içine atar. Bilinçaltında biriken bu ezilmişlik, nefret bir gün bilinçdışına çıkarak bunalıma dönüşür; kişi yaşamdan zevk alamadığı gibi mesleğinde de başarısız olur. O halde ne yapalım? Önce kendimizi tanıyalım. Ben neyim? Gücüm, yeteneğim ne benim. Neleri yapabilir, neleri yapamam? Kendimi, seviyor muyum? Yoksa kendimden nefret mi ediyorum?
Kendiyle barışık olan, kendini seven; başkalarını da sever.
Sevgi, dilimizden düşmüyor da gerçekten kendimizden başkasını seviyor muyuz? Hiç unutmuyorum, Bolu’dan dersten geliyorum. Bu arada,Bozkurt Güvenç ‘le karşılaştık. Kendisini uzaktan, daha doğrusu “Türk Kimliği” adlı yapıtından tanırım. Gerçekten bu günlerde “Türküm” demek de sakıncalı oldu ya! Sakıncalı dedim de Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyadesi” belleğime takıldı. Ne diyordum? Sözü, Bozkurt Güvenç’ den açmıştık. Şöyle diyordu Bozkurt Güvenç: Sokakta karşılaştığımız insana neden sen varsın; ben, senin varlığından rahatsız oldum, dercesine bakıyoruz. Bu ne demek? Ben, kendimden başka kimseyi sevmiyorum. Başka bir deyişle, özümü seviyorum. Yani, narsistim.
Terörün temelinde de narsisizm yok mu? Bir bakıma terörist toplumda yer bulamamış; ezilmiş, horlanmış kişiler değil mi? Toplumdan dışlanınca kendine, terör alanlarında yer buluyor. Toplumda belli bir yeri olan, sevgiyle büyüyen teröre bulaşmaz. Terörün temelinde sevgisizlik, intikam duyguları yatar. Terörden çıkarı olan uluslar, gruplar, insanlar bu insanları amaçları için kullanırlar. Bunlara; sensin, sen güçlüsün, senin silahın var. Toplumları korkutabilir, sindirebilirsin, diyorlar. Çoğu kez ulus kimliği bile olmayan bu insanlar, her an yok olabileceklerini düşünemiyorlar mı, dersiniz.
Unutmamamız gereken bir kavram varsa o da sevgi. Evde sevgi, sokakta sevgi, okulda sevgi… Neden sevgi? Yaşama bağlanmak, yaşamdan zevk almak; işinde başarılı olmak için sevgi.Özünde, insanın yaradılışında başkalarını sevmeye gizli bir eğilim, bir akış vardır; bu sevgi bir ya da birkaç kişiye yönelmekle sınırlanmazsa, doğal olarak birçok insana yayılıverir, kişiyi insansever, hayırsever kılar; tıpkı zaman zaman kişilerde görüldüğü gibi.Evlilikte sevgi insanlığı doğurur, arkadaşça sevgi insanlığı yüceltir, uçarı sevgi ise bozar, bayağılaştırır.(Bacon. Çev: Akşit Göktürk)
Mutluluğun kapısı da sevgiyle açılmaz mı? O halde bu kapıyı açmanın sırrı nedir?Şeref Coşkun,”mutluğun sırrı”nı bulmuş ki “Mutluluğun Sırrı” şiirini yazmış. Şöyle diyor:
Mutluluğun Sırrı
Mutluluğun sırrını bulmaya çalışana,
Kendiyle çevresiyle durmadan boğuşana,
Mutluluğun sırrını açıklasam burada.
Ararken dere, tepe, Kaf Dağı’nı aşana:
Mutluluk; gülümsemek, selam vermek, gezinmek,
Sevmek bir de sevilmek, kordondan kuma inmek.
Ormanda kuş sesini, rüzgâr uğultusunu,
Uzun uzun dinlemek, sonra kalkıp gerinmek
Son söz
Sevginin içinizde oluşturduğu duygular, sizin daha iyi huylu ve yumuşak olmanızı sağlayabilir. Sevgi, beslendikçe büyür, gelişir, çiçek açar. Yaratılırken içimize yerleştirilen sevgiyi, besleyip büyütmeliyiz. Sevgi, yaşamın en renkli çiçeklerinden biridir. Bu çiçeğin tohumları ise kalbinizdedir. Onu büyütüp ortaya çıkartmak ise insanların işidir.