- Kategori
- Güncel
Sevinç çığlıkları
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde muhafazakarların başarısı karşısında yazılan yazılar, bizim demokratları sevince boğdu. Avrupa da sol geriledi diye çığlık atacaklar nerede ise. Sözü dönüp dolaştırıp CHP ye getiriyorlar. Türkiye AB ye girdiği zaman CHP nin durumu ne olacak diye soru sorup, bıyık altından gülüyorlar.
Yanlış mı algılıyorum diye, yazıları birkaç kez okudum. Bir iki gün sonrada Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier’in beyanatı, sevinçlerini kat be kat artırdı sayın demokratlarımızın...
Olayları bilgi dağarcıklarımda değerlendirdim. Evrensel kültürü ve çağdaş demokrasiyi algılamakta zorlanıyor muyum yoksa diye düşünmeye başladım. Son yıllarda Avrupa ülkelerinde tartışılan sosyal olay ve olguları irdeledikçe, batının çağdaş kültürden giderek uzaklaştığının örnekleri sıkça görülmeye başlanıldı.
Vatikan şeytanlarla uğraşıyor. Dinsel değerleri kurumsallaştırmaya zorluyor. Çağdaş yaşam biçiminin etkilerini azaltmak, sınırlamak istiyor. Söylemlerini sıradan biri söylese, doktorlar şizofren diye hastaneye yatırırlar.
Avrupa da iktidara gelen yöneticilerin, AB sürecinde Türkiye’ye karşı uyguladıkları siyaset, şovenci yaklaşımdan başka sosyal değer taşımadığı görülmektedir. Fransa ve Almanya’nın başını çektiği Türkiye için imtiyazlı ortaklık savı, Avrupa parlamentosu seçimlerinde Türkiye karşıtı bir kampanya ortaya çıkarmıştır. Bu kampanya, halkları tarafından kabul görerek onandı. bile. Bizim demokratlar bu sürece seviniyorlar her halde.
Avrupa Birliği konusunda, ülkeler arasında onurlu mücadeleden yana bir politikayı savunan ve bu savlarını evrensel sol değerleri içinde ortaya koyan CHP, neden kınansın? Bu karşı duruşun temeli şovencilik değil mi?
Tartışılması gereken konu, Avrupa’nın tutucu değerler peşinde koşarak Türkiye’ye karşı takındığı tavırdır. Avrupa solu, CHP yi anlayamıyoruz diye söylemde bulunacaklarına, kendi toplumlarda halklarının, nasıl bir sosyal süreç içinde tutuculuğa doğru gittiğini görmeye çalışmalıdırlar.
Bazı yorumcular, seçime katılmanın oranının düşük olmasını ileri sürerek farklı yorumlar yapmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, duyarlı bir toplumun bireylerinin seçime katılmamaları, bu sonucun alınmasında rol oynamış ise, buna gizli destek de denilebilinir. Ya da, Avrupa solunun etkinliklerinin yetersizliği tartışılabilinir.
Gelişmeleri çağdaş demokrasi açısından irdelediğimizde, batının bu değerlerden uzaklaştığını görmekteyiz. Türkiye karşıtı söylemlerle muhafazakarların başarısı söz konusu ise, Avrupa solu ve aydınları oturup düşünmelidirler, toplumumuzda tutucu değerler neden hızla gelişiyor diye.
Bu yapı karşısında bizim demokratlar neden çok seviniyorlar. Avrupa Birliğine girme süreci, imtiyazlı ortaklık savının kuvvet kazanması ile güçleştiği ortadadır. Bizim anlayamadığımız bir durum var ise, anlatılsın da hep birlikte CHP yi eleştirerek bayram yapalım.
Sorum olacak sayın demokratlarımıza. İnanç sorununu içselleştirmeyen siyasi görüşleri, hangi kıstaslara göre demokratik olarak nitelendirebiliriz? Çoğulcu demokrasi diyerek, çok kültürlülüğü çağdaş değerlerlerle bütünleştirilmediğinde ortaya ne gibi karmaşaların çıkacağı biliniyor mu? Hıristiyanlığımızın, Müslümanlığımızın, Türklüğümüzün, Kürtlüğümüzün veya Araplılığımızın ülkenin beşeri ve maddi sermayesinin gelişmesinde ne önemi olabilir? İnsan olarak belirli bilgi beceriye sahip olmadan, etnik kimliklerimizle hangi başarıları gerçekleştirebiliriz?
Yanıtlasınlar da hep birlikte öğrenelim. 15. 06. 2009