Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '08

 
Kategori
Futbol
 

Sezar'ın hakkı Sezar'a

Sezar'ın hakkı Sezar'a
 

Euro 2088’in kıyağıyla yaz uykusuna zam yapan Süper Ligimiz, 104 günün ardından açtı gözlerini futbola nihayet. Geçtiğimiz ay Bodrum’da, kalbinin attığı kazık hayatına mal olan TFF Başkanı Sayın Hasan Doğan anısına 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı tüm 90 dakikalar.

Yayıncı kuruluş ilk hafta 4 maç almayı kararlaştırmıştı menüsüne. 4 büyüklerin maçları iki gün arayla, saatler 19.00 ve 21.45’i yokladığında buluştular biz futbol sevdalılarıyla. Ekranda takip ettiğim kadarıyla, yukarıda kulağını çınlattığım saygı duruşları edep ve erkâna uymayacak şekilde sergilendi ne yazık ki.

Takımımız Gaziantep deplasmanında açtı 2008–2009 sezonunu. Sıcaklığın, nemle el ele tutuşmalarıyla birlikte termometreler boylarından büyük dereceleri gösterdiğinde, doğrusu endişelenmemek elde değil futbolcu sağlığından.

Bilinçli bir taraftar iyi bilir ki; kazanılacak puan veya puanlardan daha mühimdir sağlık sekteye uğratılmadan takımının o maçı atlatması. Geçtiğimiz sezonlarda Manisaspor’lu Meduna örneğini hiç birimiz unutmadık, unutmayacağızda.

Son beş sezona baktığımızda, takımımız yalnızca bir galibiyet alabilmiş ligin ilk haftasında. Fakat durumu çabuk toparlayıp seri şampiyonluklar kazanmışız. Araya serpiştirilen ezeli rakibin iki şampiyonluğunun piyangodan çıktığını bilmeyenimiz yok sanırım.

Bazı alışkanlıklardan vazgeçmek zor olsa gerek. Baksanıza bu yılda bonkör başladı takımımız lige. Gelenek haline mi getirdik dersiniz ilk maçlarda cepten yemeği? 7 yıldır (14 maç) yenilmediğimiz Gaziantepspor’a karşı alınan 1-0’lık skorla ilk çiziğini yemiş oldu mağlubiyet hanemiz.

Mağlubiyeti; kanatlarımızın yeterince çalışamamalarına, bazılarınca “çapa” diye tabir edilen ön libero yırtığımıza, ve bu açık yüzünden defansın s.o.s vermesine, forvetlerimizin pozisyonlarda kısırlaşmalarına, buldukları asgari sayıdaki pozisyonları da birbirlerine ikram etmelerine bağlayabiliriz.

Fakat bu saydığımız etkenlere, rakibin güzel futbolunu eklemezsek haksızlık etmiş oluruz Gaziantep camiasına, hatta futbol kamuoyuna. Bu da futbolun evrenselliğine karşı gelmekle eş değerde sayılmaz mı?

Takımımızın sergilediği savruk, dağınık, inançsız, serseri futbolunun aksine, oyunu çirkinleştirmeyen, ne istediğini bilen, her hattıyla galibiyete inancı tam olan bir Gaziantepspor seyrettiğimiz için teknik direktör Nurullah Sağlam’a bir teşekkürü çok görmeyelim.

Maç sonunda uzatılan mikrofonlara; cümlelerini yere sağlam bastırarak, hadlerini bilircesine mütevazı konuşan Gaziantepsporlu oyunculara teşekkür ederek dilimizi cimrileştirmeyelim lütfen. Sezar’ın hakkı Sezar’a…

Çevremdeki bazı duygusal renktaşlarca, yenilgimizin sebebi; aşırı sıcak ve akılların Çarşamba gün ki Partizan rövanş maçında olması. Çarşamba oynanacak maç bir yana, “aşırı sıcak” bahanesine 10 numaralı kaptanımızdan 10 numara açıklama geldi.

Şartların eşit olduğunu ve yenilginin arkasına hiçbir bahaneyle saklanmamaları gerektiğinin altını kırmızı kalemle ısrarla çizdi Alex bu 10 numara açıklamasında. Bir kaptana da yakışan budur öyle değil mi?

Yazıyı, hakem Yunus Yıldırım’ın lehte ve aleyhte vermiş olduğu, skora direkt etki edecek iki hatalı kararından bahsederek bitireyim istiyorum. Skor 0-0 iken Gaziantep ceza sahasında, Güiza’ya sert bir faul yapılıyor, üstelik kırmızı kart kokan bir faul bu. Faul ceza sahası içinde yapıldığı için, karşılığı penaltı olmalıydı bu pozisyonun. İkinci hatalı kararıysa; skor 1-0 rakibin lehineyken, bu sefer benzer bir faulü oyuncumuz Roberto Carlos kendi ceza sahamızda rakip oyuncuya yapıyor. Tabi bununda penaltı değeri kazanması gerektiğine inananlardanım. Fakat penaltı çalmamakla tanınan Yunus Yıldırım bu iki penaltıyı es geçmiştir.

Arşivlere göz kırptığınızda bu hakemin en son verdiği penaltının, iki sezon evvel yani 100’üncü yılımız olan 2006-2007 sezonunda, mabedimizde oynadığımız ve 2-1 kazanılan Ankaraspor maçında rakibin lehine çaldığını görmeniz hiç de zor olmaz…

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..