Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '12

 
Kategori
Güncel
 

Siirt çevresinde bir Şeytan Üçgeni olmasın?

Siirt çevresinde bir Şeytan Üçgeni olmasın?
 

Pervari yakınlarındaki kazada şehit düşen on yedi genç subayımız


Türk kamuoyu yine kaza mı kader mi yoksa komplo mu sorgulaması içine düştü. Dün sabah aramızdan ayrılan (17) kardeşimizin ölümü de bazı kuşkular taşıyor. Yağışlı ve sisli bir ortamda yaklaşık 2500 metre yükseklikte uçmakta olan elektronik donanımlı bir Sikorsky S 70 bir anda, hiç bir uyarı vermeden kayalara çarpıyor. Bence olabilecek bir facia değil bu!

Basından öğrendiğime göre, ‘Siirt’teki kaza son 8 ayda Sikorsky helikopterlerinin karıştığı dördüncü kaza’ olup, ‘ Bu kazalar nedeniyle 34 personel şehit’ düşmüş bulunuyor. Kaza ile ilgili olarak düzenlenen ilk raporda ' hava koşullarına bağlı pilotaj hatası' kuşkusu ise sorunun bir başka yönü değil midir? Öyle ya 'pilotlar da insandır; hata yapabilirler. Olay bu kadar basit mi dersiniz? İşte bu bağlamda bu kazalar ile birlikte son kazanın ne olduğunu, nasıl meydana geldiğini çok iyi sorgulamak zorundayız. Diyarbakır, Hakkari ile Siirt çevresinde de Atlas Okyanusu’nda gemileri ve uçakları yuttuğu söylenen bir Şeytan Üçgeni var olmasın?

Bence onların gözleri açık gitmiştir... Yunus Emre’nin yazmış olduğu gibi ‘gök ekini biçmiş gibi’ gencecik yaşlarında uçup gittiler. ALLAH o canların yakınlarına sabır versin. Çevrelerinde Dadaşlar olarak tanındıklarını öğrendiğim  o yiğitlerin içinde bulundukları  Sikorsky S 70 ile birlikte büyük bir olasılıkla, belki ‘bir komplo’ sonucu parçalandılar... Bu benim kuşkum! Yoksa elektronik donanımlı o uçak ortam sisli de olsa kayalıkları bildirirdi... Bu donanım Türk Ordusu için özel helikopter üretmeye başlayan ilgili şirketten istenmemiş bile olabilir.

Bir olay karşısında neden, niçin ve nasıl gibi sorgulamaları hep konuşuruz. Bu tür sorgulamalarda bazen ‘kuşkulu durumlar da var’ deriz. Çünkü bazı durumları peş peşe sıraladığımda ortaya çıkan sonucun ‘bir kaza’ olduğuna kolay kolay inanamayız. Özellikle araba ve uçak kazaları gibi olaylar için hiç de ‘iki kere iki dört eder’ türünden bir açıklama yeterli değildir. Türk kamuoyu bu konularda artık ne resmi açıklamalara ne de kimi uzmanlara güvenmiyor. Güvenemiyor artık. Ben de bu kanıdayım: Özellikle 'resmi' açıklamalar türünden ortaya çıkan bilgiler birilerini korumak ya da kamuoyunu yönlendirmek amaçlı olabilir, diye güvenemiyorum. Gelişen teknoloji ile ortaya çıkan araç donanımları da pek kaza için açıklanan raporların doğruluğuna inanmamızı güçleştiriyor. Oysa biliyoruz ki 'her insanın dostundan çok düşmanı vardır!’  Yine biliyoruz ki ‘su uyur düşman uyumaz!

Her ölümde olduğu gibi ‘kaza’, ‘kader’ gibi yakıştırmalar dün sabah bir anda aramızdan ayrılan on yedi (17) evladımız için de söylenmeye başlandı. Bu kaza ile bir kez daha anlaşıldı ki başımıza musallat edilen terör saldırıları nedeni ile ülkemizin başına gelmeyen kalmamıştır.

On üç subay ve dört mürettebatı ile birlikte 10 Kasım sabahı Pervari kırsalında görev yerine giderken ‘yoğun sis’ yüzünden Herekol Dağı yamaçlarından birine çarparak parçalanması  bir kaza mıdır yoksa bir komplo mudur diye sorgulamak zorundayız.  Dün sabah pek çok insan evinde mışıl mışıl uyurken onların güvenliğini tehdit etmesinler diye terör örgütü uzantılarının peşine düşen on yedi görevli genç savaşçının ani ölümü ne olağan bir kaza ne de nedenleri sorgulanmayan bir kader olarak anlaşılamaz. Elbette ‘kaza ve kadere’ inanırız. Ancak eğer yakışıksız bir ölüm ile karşı karşıya kalmışsak bunu sorgulamak zorundayız. Sorunun içinde Terörle Mücadele gibi kutsal bir görev de var ise değil Mehmetçik ya da yoldan geçen birisi, hiç bir yurttaşımızın adı belli 'gizli ellerce, sinsice öldürülmesine' rıza gösteremeyiz.

Ne yazık ki konular bu yönleri ile de açıklanmalıdır. Kendileri ile savaşılan 'uluslararası' olduğu da bilinen o terör odakları o Skorsky S 70 için kim bilir nasıl bir izleme düzeneği geliştirdiler bu da açıklanmalı. Adına 'kader' denilen muamma ağlarını örmüş olsa da 'gerçekleri bilmek' insan aklının en vazgeçilmez arzusudur. Toplumların akıl gücü devlet organlarınca işletilerek kamuoyuna bilgi verilmesi gerekiyor. Ne ki ülkemizde meydana gelen pek çok faili meçhul ölümler ile nice uçak, helikopter ve araba kazaları ile pek çok intihar olayı da bütün gizemleri ile oldukları gibi duruyor!

Geçtiğimiz Haziran’ın 22’sinde Suriye yakınlarında Akdeniz üzerinde düşen ya da vurulan Phantom RF-4 Savaş Uçağının başına ne gelmiş olabildiği de sanırım bazı ince eleyip sık dokumalar yapılarak (?) bir ay sonra açıklanabilmiş idi. Terörle Mücadele konusunda iyi yetişmiş on yedi gençsubayın göreve giderken meydana gelen bu ani ölümü olduğu gibi bırakılmamalıdır. Başa gelen bu acı olay bütün yönleri ile aydınlatılmalıdır.

Bu kazanın arkasındaki gizemler kanıtları ile birlikte ortaya çıkartılır ise ilgililer önlerine daha sağlıklı bakabileceklerdir. Kamuoyu da gerçeklerin ne olduğunu bilerek düşünecektir terörle mücadele sarmalının kimi açmazlarını. Resmi yetkililer alınmasın bence bu sorunu ancak 'bağımsız bir araştırma kurumu' aydınlatabilir. O kurum da bence içimizden birilerinin seçilmesi ile meydana gelmemelidir. Bence  ülkemizde geniş toplumu günden güne germeye başlayan terör sorunu ile bağlantılı olarak meydana gelen kazaların da sorgulanması için artık uluslararası bir dayanışma sürecine gidilmesinde fayda vardır.

Gelecek yazı: Yoktur zulme rızamız

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..