Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Eylül '06

 
Kategori
Eğitim
 

Şimdiii okulluuu olduuuuk

Şimdiii okulluuu olduuuuk
 

Başlığın akabinde 'sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz' demek icap ediyor; lakin öyle çok da sevinçli değiliz hepimiz. Hatta yer yer mutedil kaygılıyız. Geçen haftaki ön hazırlık safhasını saymazsak, diğer ağabeyleri ve ablaları gibi bugün resmen okula başlamış olacak mini mini birler.

Anneleri pürtelâş bir edayla kahvaltı masasını hazırlayacak; mavi önlük giymiş kızlarının saçlarını fırçalayacak, belki atkuyruğu toplayıp tavşanlı lastikle tutturacak, belki de yandan iki örgü yapıp pembe toka takacak; erkek çocuklarının saçlarına limon sürmek istese bile, oğlu kesinlikle karşı çıkacak, 'Anne limon istemiyom yaaa… Cöle sürcem ben' diyecek; annesi, evden çıkmadan kıyafetine son bir kez daha bakacak, illa ki beyaz yakasını düzeltecek, özenle boyadığı pabuçlarının tozunu bir kez daha silecek; okulun yolunu tutacaklar birlikte. Yolda sıkı sıkıya tembihler de gelecek tabi; "Bak, sakın yaramazlık yapma sınıfta; öğretmenini üzme e mi çocuğum"…

Hiç bunları yaşamayıp, mutfak masasında hazır bekleyen mısır gevreğini yedikten sonra bakıcısı tarafından kapıdan uğurlanıp, okuluna servisle gidecek talihsiz çocuklar da olacaktır mutlaka.

Evden çıkıp okula başlama seremonisi ne şekilde olursa olsun, okulu bitirdiklerinde ortak bir beklenti olacak bu çocuklardan: Aydın, kültürlü, bilgili, kendi kendine yetebilen bireyler olmaları.

Değişen iktidarlarla beraber değişen eğitim sistemi sayesinde muktedirlerin deneme tahtasına dönen bu çocukların gelecekleri hakkında hiç de iyimser değilim açıkçası. Zira okul yaşamının salt öğrenime indirgendiği bir dönemde ve artık tamamen çökmüş olan bir eğitim-öğretim sisteminde okullardan alacağı hiçbir şey kalmadı bu çocukların. Taş binalarda ezberletilecek bilgileri almak için ille de okula gidilmesi gerekmiyor yani. Okulların birincil görevi bilgi vermekten ziyade, çocuğun kişilik gelişimine katkı vermek olması gerekirken, tek tornadan çıkmış, yaratıcılığı tamamıyla köreltilmiş, özgünlükten yoksun, hayata ebleh ebleh bakan tipler yetiştiriyor okullar.

Bunun müsebbibi sadece müfredat değil elbette. Eğitim fakültesi çıkışlı öğretmenlere atama vermeyip, bölüm mezunu olanlara siyasi iltimasla sözleşmeli öğretmenlik yaptıran; sınıfa yolladığı müfettişine "Bu çocukları ne olursa olsun sınıf geçirteceksiniz" dedirten; öğretmenin de şevkini kırıp, 'aman anlatayım şu konuyu da bitireyim dersi bir an evvel' noktasına getiren sistemi bütünüyle kaldırıp atmak gerek.

Yazık ki; öğretmen yetiştiren fakültelerimiz de eğitim kalitesini bitirdi. Çocuklarımızı yetiştirmesini beklediğimiz nitelikli öğretmenleri yetiştirecek bir eğitim anlayışı da kalmadı üniversitelerde. O yıllarda, fazlaca baskıcı bulduğumuz için mütemadiyen eleştirdiğimiz 'Sıfırcı Melahat'ları, 'Cetvelli Behçet'leri, 'Bunalım Müzeyyen'leri, 'Boksör Kemal'leri bile mumla arar olduk neredeyse.

Ne genç öğretmenlere haksızlık etmek niyetindeyim ne de eskilerin haddinden fazla baskıcı tutumlarını aklamak… Başlı başına bir eğitim sistemi sorununu görüp, bu sistem içinde harcanan ve harcanacak olan çocuklar için kaygılanıyorum sadece.

Belki köy enstitülerinden mezun olan, eğitim aşkıyla ailesini bile ikinci plana atan, aydın öğretmenlerin idealist tutumunu beklemiyoruz artık; ama yine de yılmadan, sistemin çürümüşlüğüne teslim olmadan, müfettişlerin talimatları doğrultusunda sadece sınıf geçirmek için üstün körü bir eğitim vermeden, mesleğin kutsallığına halel getirmeden devam etmelerini diliyoruz meslek hayatlarına bilhassa genç eğitimcilerin. Çünkü yozlaşmanın had safhada yaşandığı, sevgisizliğin hüküm sürdüğü, erdemin aptallık sayıldığı, yalanın kol gezdiği bir toplumda tek umudumuzdur öğretmenlerimiz…

Tüm bu olup bitenlerden habersizce okul yolunda yürüyen mini mini birlere bakıp da iyimser bir tablo çizemediğim için kızmayın bana. Vatana millete, ama her şeyden önce kendine hayırlı bir birey olması umuduyla çocuklarımızı emanet ettiğimiz eğitim sistemini bu hale ben getirmedim! Lakin 'Pek bi möhim amcaların' önemli kavgaları arasında ezilen bu çocuklara baktıkça "Eğitimin de iyice boku çıktı vesselam!" kelamını topyekûn zikrediyoruz üzülerek.

 
Toplam blog
: 70
: 1618
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Milliyet Blog'un ilk yazarlarındanım. Uzun yıllar gazetecilik yaptım, sonra bir sabah uyandım ki ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara