- Kategori
- Gündelik Yaşam
Şimdiki zaman
Burada anlatacağım olay hiçbirinize yabancı gelmeyecek.
Çok zengin bir adamın bir kızı varmış. Bu kız, günümüzün çok bilinen bir problemi ile yaşıyormuş. Aşırı derecede şişmanmış. Ama o kendini hiç de şişman olarak görmüyormuş. Hatta sosyeteden çok yakışıklı bir delikanlıya aşıkmış. Onu elde edeceğinden de eminmiş. Bu delikanlı da villalarına sık sık geliyor, onunla ar ara sohbetler yapıyormuş. Güler yüzlüymüş. Neşeli bir tipmiş. Bundan cesaret alan şişman kız, zenginliğin de verdiği güçle günün birinde delikanlıya onunla evlenmek istediğini söylemiş. Fakat karşıdan ummadığı bir tepki almış. Meğerse onun bir kız arkadaşı varmış zaten, olmasaymış da onun gibi şişman biri ile olmayı hayatta düşünmezmiş. Zengin ama şişman kız, bu darbeyi hiç de beklemiyormuş. Bu sebepten ilk defa aynaya tarafsız bakmış ve hakikaten ne kadar şişman olduğunu görüp büyük bir moral çöküntüsüne girmiş. Bu çöküntüyle beraber ne yapabileceğini de düşünmüş. Zayıflama tesislerinin en önemlisi ile anlaşmış ama boğazına olan aşırı düşkünlüğü kilo vermesine engel olmuş. Kimse onun pisboğazlığını engelleyemediği için zayıflamasına da yardımcı olamıyormuş. Bunun verdiği moral bozukluğu ile bir gün İstanbul sahillerinde bir bank üzerinde ağlarken (pardon böğürürken) oradan geçmekte olan genç bir delikanlının dikkatini çekmiş. Yanaşıp selam sabahtan sonra ona derdini sormuş. Ağzına kadar dertle dolu olan şişman kız, başından geçenleri anlatmış. Genç adam, ona kilo vermesinde yardımcı olabileceğini, bunun karşılığında da hiçbir talebi olmayacağını söylemiş. Tek şartı, onu götüreceği yere şartsız gelmesi ve dediklerinin dışına çıkmaması imiş. Şişman kız bunu kabul etmiş. Babasıyla da görüşerek ve onayını alarak onu, Karadenizin en yüksek ve ücra yaylasına götürmüş. Yaylaya sadece ve sadece yaya ulaşılabiliyormuş. Yürümek konusunda başarısız olan genç kız, yarı yoldan dönmek istemiş ama artık çok da geçmiş. Gün boyunca yürüyerek, tam iki kilometrelik yolu aşmayı başarmışlar. Yaylada yaşayan ve akrabalarının hayvanlarına bakarak yaşamını bu dağlarda geçiren delikanlı, şişman kızla birlikte ilk günlerine derin bir uykuyla başlamışlar. Tamamen doğal besinlerden oluşan menüsü ile yayla hayatı şişman kıza acaip zor gelmiş... Hele yürüyüşler, yaylanın bol oksijenli havasında şişman kızı komaya sokacakmış neredeyse... Ama bu arada çoban genç ona herşeye rağmen çok iyi davranıyor, çoğu zaman şişman kızın dertlerini hiç ses çıkarmadan dinliyormuş. Şişman kız bir iki sefer gece kaçmaya kalkmış ama yol o kadar uzun görünüyormuş ki gözüne, hemen vazgeçip döndüğünde ölümüne yorgun ve aç oluyormuş. Bu karşılıklı inatlaşma yaz aylarının içinde devam etmiş ve bir gün...
Şişman kız, çoban gençle yürüdüğünde o kadar da yorulmadığını fark etmeye başlamış. Bunun nasıl bir heyecan dalgası yarattığını düşünün artık.
Arkası çorap söküğü gibi gelmiş ve şişman kız belli bir süre sonunda artık kışa da girilirken şişmanlıktan genç kızlığa adım attığını durgun su yüzeyinde görmüş.
Çoban gence her gün minnet ve sevgi duygusu artan genç kız, günün birinde gençten, artık normal bir insan hayatına dönebileceği müjdesini alıp ona sevgiyle sarılmış.
İlk karlar atıştırmaya başlarken birlikte yayladan neşeyle inmişler ve genç kız, tüm o güzelliği ile ve çoban ailesinin yeni aldığı giysilerle İstanbul'un yolunu tutmuş. Müthiş heyecanlıymış. Giderken aklında da hep çoban arkadaşı varmış.
İstanbul'da ailesi onu görünce büyük bir şok ve sevinç yaşamışlar.
Sonra genç kız, eski hayatında evlenme teklif ettiği o genci çağırmış.
Genç sosyete, kızı görünce gözlerine inanamamış tabii... Kız, birden bire oğlana şimdi kendisi ile evlenmesini teklif etmiş. Genç adam hiç düşünmeden bu teklifi kabul etmiş.
Genç kız, kız arkadaşını ne yapacağını da sorunca; onu defederim cevabını almış.
Böylece mesut bahtiyar yaşamışlar.
Genç ve zengin kız da amacına ulaştığı için hayatından memnun, geçmişte kalanları orada bırakmakta bir mahsur görmemiş.