Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

21 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Simgelerin dilinden, simgeler dinine

Son günlerin revaçta kelimeleri arasına girdi ‘simge’ kelimesi. Öyle ki kelimenin kendisi simgeleşti artık. Anlam alanı genişledi. Hayatın belirleyici unsurları arasındaki yerini aldı.

Simgelerle olan uzaklık ve yakınlığınıza göre ruh dünyanız, fikri yapınız şekillenir oldu. Çünkü hareketleriniz, kullandığınız cümleler, giysiniz, tuttuğunuz takım, sevdiğiniz renkler kişisel tercihiniz olmaktan çıkıp birer mesaj ya da baskı aracı oluverdi. Bir simgeler imparatorluğu kurulmuş durumda. İnsanları simgeler üzerinden tanıma ve tanımlama yapmak moda. Ve insanların fikirlerinin sorgulanmasının simgeler üzerinden yapılması ‘öteki’yi oluşturmanın ilk adımı. Şüphesiz her simge bir anlam değeri taşır ve insanlar bu anlamı vermek için somut ya da soyut simgeler oluştururlar. Ancak simgelere karşı tavır geliştirmede takınılan tutum birbirini anlamayı baltalamamalı. Çünkü insanları simgeler üzerinden değerlendirmek ne politik ne sosyal ne ekonomik ne de bireyler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan meseleleri çözer.

Eğer simgeler üzerinden insanları yargılayıp, düzeni bozmak, baskı oluşturmak, siyasi ya da dini propaganda yapmak gibi hükümler verip onları toplumun zihninde cezalandırmaya kalkarsak her davranış, her söz, her giysi buna konu olabilir.

Ecevit mavisi olarak bilinen bir renkte gömlek giyen birisine ‘Sen bu gömleği sol zihniyeti insanlara aşılamak için giyiyorsun.’ demek; sağ elin başparmağı ile onaylama ve zafer işareti yapana, ‘ Sen Saadet Partisinin propagandasını yapıyorsun. Bana siyasi mesaj veriyorsun.’ demek; gümüş yüzük takanlara ‘ Ben altın yüzük taktığım için beni günahkâr sayıyorsun.’ demek; toplum içinde konuşurken dînî terminoloji kullananlara ‘ Beni dînî olarak yönlendirmek istiyorsun, bana baskı yapıyorsun.’ demek, mümkün hale geliyor. Bir dönem hatırlayın insanlar hangi kelimeleri kullandığına göre fikri sınıflandırmalara tabi tutuluyordu.

Simgeler üzerinden kurallar geliştirmek o kadar genlerimize işlemiş ki 1999’lu yıllarda memurların bıyıklarını kestirmek bile gündeme gelmişti. Çünkü bıyıkların şekline göre kişinin dünya görüşü ya da siyasi çizgisi bir dayatma olarak algılanmıştı. Ancak bıyıksızlık da siyasi bir görüş olan liberalliği temsil ettiğinden ve aynı zamanda özel alana müdahale olacağından bu tasarının uygulanmasından vaz geçilmişti.

Bu durumu biraz daha genişletecek olursak seçim zamanlarında siyasi partiler kendilerini ifade edecek ve seçmene sempatik şarkıların peşine düşerler. Seçilen parçalar artık o partinin fikirlerini hatırlatır. Çünkü siyasi propaganda için kullanılmış şarkıların zihindeki çağrışımları farklıdır. AKP, ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ ‘Haydi Anadolu’ ; DYP, ‘Adım Mehmet’ ; DSP, ‘Pazara kadar değil mezara kadar’ ; CHP, ‘Güzel günler göreceğiz’ ; MHP, ‘Harekete geçmek lazım’, ‘ Al beyazım’ şarkılarını kullandılar. Yani bu şarkılar bir bakıma simgeleşti. Bu durumda herhangi bir tören, kutlama ya da programda bu şarkıların dinlenmesi pekâlâ sıkıntı çıkarabilir. Nitekim ben hatırlıyorum. Çorum’da da böyle bir mesele gazetelere yansımıştı.

Velhasıl simgelerle ve onların temsil ettiği anlamlarla örülmüş bir dünya yaratmak çok kolay. Ama simgeleri bir tarafa bırakıp simgenin altındaki zihinle, tanışmak ve tartışmak zor. Çünkü ön yargıları kırmak çok zor. Kürşat Tüzmen’in bulunduğu parti göz önüne alındığında bıyıklarının siyasi simge olmadığının, hayatı algılayış ve kendi ile barışık olma tavrının bir neticesi olduğunu anlamak meselenin özünü oluşturuyor.

Simge kelimesi ile özdeşleştirilen ve kimilerinin türban, kimilerinin başörtüsü, kimilerinin eşarp, kimilerinin tesettür dediği ve farklı anlamlar yüklediği giyinme biçimi simge haline getirilip bir ayrım objesi haline getirilirse ön yargılarınızın ve vehimlerinizin esiri oluyoruz. Çünkü karşımızdaki kişiyi belirli kalıplara sıkıştırıp, onun kendisini izah etmesine müsaade etmiyoruzdur artık. Giyinme tercihini böyle kullanan insanların toplumdan uzaklaşıp kapalı kutu haline gelmelerine ve siyasetin bir malzemesi olmaları tehlikesi ile karşı karşıya kalmalarına, sivil topluma katkıda bulunmalarına, karşılıklı değer alışverişinde bulunamamalarına sebebiyet vermiş oluyoruz. İşte o zaman inanç gereği olan örtünme siyasallaşıyor ve siyasi simge olarak görülme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.

Simgelerin dili üzerinden yapılan yorumların simgeler dini oluşturmasına müsaade etmemeli. Eğer bir olumsuzluğun giderilmesinden dolayı buna bağlı olarak yeni korkular üretirsek hiçbir meseleyi halledemeyiz.

 
Toplam blog
: 26
: 1002
Kayıt tarihi
: 01.04.10
 
 

Tokat Erbaa doğumluyum. Okumayı seviyorum. Siyaset, tarih ve edebiyat ilgi alanlarım. Hayatı anla..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara