- Kategori
- Psikoloji
Sıradan yaşamda korku

Korkuyorum.
Hem de çok korkuyorum. Kayboluyoruz yavaş yavaş, sessiz sessiz. Yaşayıp gidiyoruz. Kimse anlamıyor kaybolduğumuzu, kaybolduğumu. Korkuyorum.
İlk başta kendimi kaybetmekten korkuyorum. Kalbimi kaybetmekten. O küçük çarpıntıların yok olmasından korkuyorum. Kap kara bulutlar kaplıyor her yanımı. Yağmur yağıyor delicesine. Şimşekler çarpıyor beynimde.
Bir insanın gözyaşları ne kadar akar? Durup durup iner mi aşağıya sessiz, usulca ve buz gibi… İniyormuş. Ne kadar devam eder, bilemiyorum.
Mutlu olamamaktan korkuyorum. Gülmeyi unutmaktan, hayal kuramamaktan korkuyorum. Umudunu kaybetmekten… İnsan hayal kurarken farkında mıdır hayal kurduğunun ve umduğunun gerçekleşmeyeceğini düşünerek devam eder mi umut etmeye?
Sıradan yaşamlar yaşıyoruz. Yemek yemek, televizyon izlemek, işe gitmek, arkadaşlarla buluşmak, özel günleri özel gün olduğu için hatırlamak ve kutlamak.
Heyecanları yitiriyoruz. Küçük çocukluktan çıkıp, büyük yetişkinler oluyoruz. Kaybediyoruz yaşama sımsıkı tutunmayı. Heyecanlar yaratmayı unutuyoruz ve sıradan yaşıyoruz sıradan.
Korkuyorum.
Hemde çok korkuyorum. Cılız yüreğimin sessizliğe gömülmesinden, beynimin ağır darbeleri kaldıramamasından, unutamamasından korkuyorum.
İnsan niye unutamıyor olumsuzlukları? Niye en küçük kalp kırıklıklarında en büyükleri aklına geliyor?
Yağmur yağıyor, şiddetli lodosla birlikte İstanbul’a. Alıp götürse benim de yüreğimdeki çamurları. Rüzgâr savursa kalan kırıkları.
Korkuyorum.
Hem de çok korkuyorum.
Yarın yeni bir gün. Her gün yeni bir başlangıç.
Her başlangıcın aslında bir son olduğunu bilmekten KORKUYORUM.