Siyah (Bakar kör, okur kör)

"toroslarda büyümez ağaçlar" der sayın sunay akın: hep çocuk!

-Efendim, söyleşimizin sonuna doğru yaklaşırken “blog” ile ilgili görüşlerinizi de almak isterdim.

-Güzel, iyi. Maşallah yüz bin üyeye ulaştı. Herkes yazsın, içini boşaltsın, rahatlasın.

-Sizce her şeyi yazabiliyorlar mı?

-Gurme murme, film milim, gezi mezi yazsınlar yeter. Amatörün daha fazlasını yazmasına gerek yok. Bu ülkede profesyonel düşünürler yeterince var zaten. Şunu söyleyeyim; yıllık gelirimiz kişi başına altmış bin dolar olmuş, ülkede on milyon dolar milyoneri olmuş, petrol tarihe karışmış, artık deniz suyundan enerjiyi sıfıra yakın maliyetle tertemiz üretiyoruz, tabiat cıvıl cıvıl, insanlarımız mutlu ve barış dolu, ülkeler arasında sınırlar kaldırılmış, savaşlar bitmişken dünyada, ne gerek var da insanların morallerini bozacak şeyler yazıyorlar? Bir gereği var mı?

-Tabii efendim, çok halksınız.

-Geçenlerde biri, bizim şu “huzursuz ruh”lardan biri roman yazmış, onu da bir “blog” yazarak tanıtmış. Ortalıktan kaldırdılar da insanların keyifleri kaçmadı, ortalık süt limanken.

-İyi olmuş. Kitabı okudunuz mu?

-Hangi kitabı?

-Az önce bahsettiğiniz?

-Yahu bıraksanıza, benim amatörlerle ne işim olabilir? Tabiî ki okumadım, okumam da.

-Ne okursunuz, yani hangi yazarları? Örneğin Yaşar Kemal, okur musunuz?

-Valla, entel bir çevreye girdiğinizde Marquez’den bahsederler ama Yaşar Kemal’den bahsedeni duymadım.

-Nedense...

-Anlamadım?

-Yaşar Kemal de okunmalı demek istemiştim.

-Geçenlerde uçaktayım. Hani şu uçaklarda dağıtılan dergiler olur, birinde şöyle yazmış biri: “Nazım’ı ve Çukurova yazarlarını çıkarın, geriye kimse kalmaz Türk edebiyatında”. Yanlış kardeşim. Yanlış düşünce.

-Anlıyorum.

-Diyeceğim, bozmayın huzuru; hem cennet vatanın hem de dünyanın. Ne güzel, güllük gülüstanlık yaşayıp gidiyoruz şurada.

-Son olarak, Almanya maçı için ne düşünüyorsunuz?

-Hah şöyle, bunları konuşalım, bunlardan bahsedelim. Yeneceğiz tabii.

-Skor tahmininiz?

-Üç iki alırız diyorum.

-Sanki farklı yeni(l)…

-Şşşt! İşte bak, sen de aynı kafadansın. Kardeşim, kötü düşünürsen kötü şeyler gelir başına. İyi düşüneceksin ki iyi şeyler gelsin başına.

-Çok haklısınız, bir an hislerime kulak verdim sanırım.

-Eskiden, Niçe’nin bir sözü vardı, ortalıkta gezinirdi, “fakirlerden gasp edilen her para, Tanrı’dan alınan borçtur” diye. Borçlar ödendi, herkes mutlu, müreffeh olduk. Kötümser olmak niye? Evelallah dünya gelse yeneriz biz bu takımla. Üçün biri işleri değil bu, anladın mı şimdi beni, iyice?

-Anladım efendim, hem de çok iyi anladım. Çok teşekkür ediyorum zaman ayırdığınız için.

-Ben teşekkür ederim. Yazdıklarını açıp okuyacağım. Yanlış olmasın.

-Olmaz, merak etmeyin. Sağlıcakla kalın.

-Yahu bırak şu ilkel ağızları. Adam gibi “hoşça kalın” de.

-Efendim, birine hoşça kalın deyince, onunla sonsuza kadar görüşmeyeceğimi düşünerek söylediğim için, sağlıcakla derim. Dediğiniz gibi olsun, hoşça kalın.

-Güle güle. Kalan sağlar yeter bize.

***

Not: Sayın Ali Püsküllüoğlu’na rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Güle güle Çukurova’nın çocuğu…

***

Not: Aforizmalar: Alın verdiğiniz şerefi, haysiyeti, onuru geri;

bana korkularımı verin geri.

***

Not: Lütfen bu haberi iyi okuyunuz: http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9258924.asp?gid=229&sz=35628

Bundan beş yıl kadar önce Havking dünyanın 850 yılı kaldı demişti. Üç yıl önce 300 yıla, geçen yıl 50 yıla, bu yıl da 10 yıla düşmüş durumda. Zaman logaritmik azalıyor.

Uyan kardeşim uyan,

Acıkınca uyan!

Güneşte insan eti pişiyor,

Uyan!

***

Not: Galata köprüsünde dekolte haliyle balık avlayan kadın beş ay hapse çarptırılmış.

***

Not: Aforizmalar: Gerçek, siz değiştirdikçe şımarır.

***

Not:

Öyle içli öyle içli desinler

İç içe geçmiş hüzünler… (Zalimdi Zaman’dan)