Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Siyasetçilerimizin algılama problemi mi var?

Siyasetçilerimizin algılama problemi mi var?
 

Bir TV Kanalı; Çağlayan'da yüzbinlerce kişinin Türk Bayrakları ile toplanıp, Cumhuriyetine sahip çıkmasının görüntülerini gösteriyor. Bu arada spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin konuk olarak soruları cevaplandırıyor.

Bakan gayet rahat. Sanki ortada fol yok yumurta yok ama bir sürü tavuk kümeslerini terketmişler, ''gıt gıt gıdak'' diye bağırışıyorlar. Yapmayın muhteremler, etmeyin! Hem size yazık oluyor, hem bize, hem de bu güzel ülkeye! Bu ülkede 27 Mayıs İhtilalleri oldu, başbakan asıldı. 12 Eylül İhtilali oldu, politikacılar Zincirbozan'da gözaltına alındı, partiler kapatıldı.

Bunlar durup dururken olmadı? Burada askeri rejim borazanı öttürmeyeceğim. Ama 10 yılda bir İhtilallerle sarmaş dolaş olmamızın sebebi ordu mensupları, generaller değil ki. Politikacılarımız. Onların vurdumduymazlığı, bağnazlığı, kulaklarını pamukla tıkamaları.

Ülke karışıyor, insanlar ellerinde bayraklarla Ankara Tandoğan Meydanı'nda toplanıp dertlerini anlatıyorlar. Başbakan ''Bindirilmiş toplum'' diyor. Yani otobüslere bindirilip zorla meydanlara götürülen insanlar demek istiyor. Yoksa ne demek ''Bindirilmiş toplum''? Ankara ile yetinmediler şimdi İstanbul'dalar. Yüzlerce sivil toplum örgütü harekete geçmiş.

Yolda elinde bayrak olan küçük bir çocuğa soruyor TV muhabiri:
- Nereden geliyorsun?
- Ankara'dan geliyorum, Cumhuriyeti korumak için geliyorum, diyor.
Bir bayana uzatıyorlar mikrofonu. Kadın dertli. Soru sorulmadan başlıyor konuşmaya:
- İki ihtilal gördüm, korkmadım. 60 yaşındayım. İlk defa korkuyorum. Torunlarım için korkuyorum.

Vatandaş sıkıntılı. Korkuyor. Yarınlarımızın kararmasından korkuyor. Demokrasi, demokrasi... diye diye kadınlarımızı türbanlara, kara çarşaflara sokan politikacılarımızdan korkuyor. Şalvarlı, çember sakallı insanların çoğalmasından, din adına her türlü aymazlığın yapılacak olmasından korkuyor. Çağdaş Türkiye'nin gidip, Yobaz Türkiye'nin gelmesinden korkuyor.

Bakanımız rahat. O korkmuyor. Çünkü korkutanlar safında almış yerini. Güler yüzlü, sempatik bir bakan ama korkuyor insanlar. Güler yüze inanamıyorlar. O hâlâ,
- Vatandaş, demokratik hakkını kullanıyor. Önemli bir durum yok, diyor.

İyi de, bu vatandaş ne istiyor demokratik hakkını kullanırken? Lâikliğin korunmasını, Cumhuriyet'e sahip çıkılmasını istiyor. Bu konuda kem küm ediyor bakan. Ama inandırıcı değil. ''Biz demokrasi hayranıyız, Avrupa Birliği taraftarıyız, ülkemizi refaha kavuşturacağız, korkmayın az kaldı'' diye diye bizi korkutmaya başladılar.

Etrafa bakıyoruz hemen herkes tedirgin. Kadrolaşma tamamlanmak üzere. Devletin her kalesini ele geçiriyorlar. En sonunda çekecekler şutu, goooollll... Uyanıklar. Son şutu çekmeden kaleciyi de korkutup kaçıracaklar ve boş kaleye şut atacaklar. Böyle hayaller kuruyorlar.

Çağlayan Mitingi'nde sanatçılar da vardı. Gülriz Sururi mikrofona:

- Bizi çok az zannettiler ama yanılıyorlar, derken, benim bile tüylerim diken diken oldu. Çok heyecanlandım. Evet sakin duruyoruz ama az değiliz. Gerektiğinde de kükremesini biliriz. Bu ülkeyi Şeriat Devleti yapıp yüzlerce yıl geriye götürmeye kimsenin gücü yetmez. Dini siyasete alet edip her türlü dinsizliği yapmak da devamlılık arz etmez. Bir gün hesap sorulur.
Tarık Akan da oradaydı:
- Cumhurbaşkanını halk seçmeli, diyor mikrofona.

Dinleyen kim? Devlet sanki bir çiftlik. Politikacıların babaları,
''- Alın çocuklarım bu çiftliği kafanıza göre yönetin, ırgatlara iyi bakın ama şımartmayın. Onlar bağırıp çağırsınlar ara sıra. Ses etmeyin. Demokratik haklarını bağırarak kullansınlar.'' demiş.

Bizim politikacılarımızın çoğu da babalarının çiftliğini, kendi isteklerine göre yönetmek istiyorlar. Ama unuttukları bir şey var. Devlet babalarının çiftliği değil, Türk Milleti'nin oluşturduğu bir tüzel varlıktır. Millete hizmet için vardır, hükmetmek için değil. Devlet yetkilileri milletin sesine kulak verecek. Kulak vermekle kalmayacak hemen acil tedbirler alacak ve milletin çoğunluğunun istemediği çalışmalara son verecek.

Abdüllatif Şener Bakanımız da sorulara cevap verirken gayet sakindi TV stüdyosunda. Önemli bir şey olmadığı konusu etrafında döndü dolaştı ama ne demek istediğini pek anlayamadım. Demokrasi kelimesini sık sık kullandığını işittim. Demokrasi tamam da, sadece halkın bir kısmı için değil hepsi için demokrasi olmalı.

Yazı uzadı. Son olarak hükümet yetkililerinden bir ricam var: Lütfen halkın sesini dinleyiniz. Bu haykırış sadece CHP'nin organizasyonu değil. Soldaki dağınıklığı toparlamak için yüzlerce sivil toplum örgütü, yüzbinlerce insan sokaklara dökülmedi. Lâik rejime ve Cumhuriyete sahip çıkmak için seslerini duyuruyorlar. Hafife almayın! 12 Mayıs Cumartesi günü de İzmir'de Gündoğdu meydanında toplanılacak. Ülkeyi daha fazla germeyin lütfen!
Mustafa Mumcu 30. Nisan 2007 Saat:01:06
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..