Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sizin eviniz de çinili mi?

Sizin eviniz de çinili mi?
 

kişiliğin aynası, evler...


Evet bugün kabul günündeydim :) amaç sosyal olmak...Arkadaşamın arkadaşlarıyla tanıştım, öneri de direkt benden geldi, "hadi gün yapalım, ama öyle deliler gibi pasta, börek bin çeşit hazırlık olmayacak, ev sahibi sadece çay demleyecek, gelen bir çeşit yiyecek birşey hazırlayıp gelecek" ...kabul edildi ve tarihi gün bugün, kabul gününü yaptık...

Fazla çocuk yoktu, benim kelebek , ev sahibesinin çocuğu, bir misafir çocuğu ...onlarda diğer odada...ohhhh ne rahat...diğer çocuklar okulda...şükür...(hepsi bir araya gelince, kırık, dökük, yaralı olduğunda, olacağından dolayı ve hepsi erkek... çokkk bi iyi bişeee oldu okulda olmaları)

Yeni insanlar , yeni evler, yeni yaşamlar tanımak inanılmaz keyif verir, müthiş haz duyarım bu anlardan...neyse konunun giriş bölümüne geçeyim hemencecikkkk :)
Binanın önüne geldiğimizde eski bir bina ve sobalı...(herkesin kapısının önünde kırılmış odunlar, kömür çuvalları ve çıra ...kokusu çocukluğuma götürdü ) merdivenler eski çinilerden...

Ev sahibi cam gibi ışıl ışıl masmavi gözleri ve yüzündeki tebessüm ile kapıyı açıyor ve sımsıkı sarılarak öpüyor (şimdilerde öpmüyor uzaktan el sıkışıyoruz, esasında tercihimdir... hiç tanımadığım birinin sarılıp öpmesi biraz komik ve itici oluyor sanki :) ama bu cam gözlerde içtenlik ve derinlik var sarılıp öpmek ne komik geliyor ne de itici...hatta hoşuma gidiyor, içtenliği ve samimi oluşu...

içeri giriyoruz , salon, bana 25-30 yıl önce ki evlerin kokusunu hissettiriyor. Koltuk takımı kilim desenli (eski model ) halılar çok eski değil ama eski model...

Mutfakta mutfak dolabı yok, raf var. Sıcak su yok, bulaşık makinası yok. Yerler çini , yeniye ait mutfakta küçük bir tost makinası ve ocak dikkatimi çekiyor.

Kelebek elini yıkamak için banyoya gittiğinde ki banyoya değil banyo ve tuvalet ayrı ve iki kapının karşısında tek bir ayaksız lavabo kelebeğin elini orda yıkıyorum el sabunuyla...kelebek soruyor cevaplıyorum...(" sabun el yıkamak için tatlım ") zira alışmış heryerde sıvı sabun kullanmaya...

Ordan tuvalet için kapıyı açtığımda alaturka modelini görüyoruz kelebek bunu biliyor yadırgamıyor...Ama göz fayansa alıştığı için çinileri soğuk buluyoruz , soğuk ve karanlık :(

Banyonun kapısı aralık olduğundan gözümüz oraya da kayıyor yerler çini, ve musluk...

Yatak odasını da göz ucuyla süzdüğümüzde eski model ama eski gibi görünmeyen bir sandık , üstünde yorgan , döşek falan...ama örtü olarak çocukluğumdan hatırladığım etamin üzerine işlenmiş gül desenli örtü ....içim gitti...nasıl güzeldi o yıllarda ki desenler, rengarenk güller, sarmaşıklar...dantel o kadar değil de kanaviçeler ve işlemelere içim gider... yıllardır ilk kez bugün gördüm...

Ev nasıl da temiz, düzenli tertipli...Anlatıyor ama konu arasında geçiyor , sabah eşinin kahvaltısını hazırladığını, sımsıcak bir havayla eşini işe uğurladığını (öyle derler, uğurlamak... uğur gelsin tüm gün boyu) yine sohbet sırasında anlaşılıyor, büyük harflerle konuşulmadığı kabalığın, bayalığın olmadığı saygının ön planda olduğu sıcak bir yuva olduğu izlenimini yakalıyorsunuz...Mavi, sohbet esnasında hiç birşeyin altını çizmiyor, kompleks yok, ukalalık yok, modern, çağdaş, ekonomik anlamda kıt kanaat geçinen ama iç huzuruna sahip biri ....

Hadi canım tüm bunları şıppadanak nasıl da çözdün anladın diyene ise, hani bazı insanlar olduğu gibi ortadır konuşmazlar ama satır aralarında yakalarsınız ve güvenmeniz gerektiğini hissedersiniz ya işte yarım yamalak tarifle öyle bir duyguydu bugünkü izlenimler...Beni çeyrek asır öncesine götüren renkler, ses tonu, samimi sıcak yaklaşım ve ev...bazı hisler, anlatılmaz yaşanır...

Misafir olarak gitsem de restaurantta oturuyormuş gibi rahat rahat yayılamıyorum...ille de kalkacağım servise yardım edeceğim ve ettim de. Fırladım servisi hazırladım , yeme içme faslından sonra daldım mutfağa bulaşıkları yıkadım (ev sabinin tüm yalvarmalarına ve ısrarlarına rağmen , zorla yaptım... (ama arkadaşım geldi o da yardım etti, hakkını yemeyelim şimdi )

Ve mutfakta bu işleri yaparken düşündüm insanlar misafirliğe gittiklerinde hele çocuklu giderlerse , mekandan ayrılırken niçin hiç arkalarına dönüp bakmazlar...Mutfakta tavana kadar bulaşıklar, savaş olmuş gibi en az iki saatte toplanan oyuncaklar, darma duman ev...

E, tabi şimdilerde misafirlik kalmaz, herkes kaçacak delik arar...Kim ister ki evi otel niyetine kullanılsın...Misafir geleceği için önceden eve biraz daha dikkat edilir, özenli temizlik yapılır, alışveriş yapılır , kırk saat mutfakta hazırlık ile gecer, masa hazırla, servis yap, kaldır yıka, yerleştir ve misafir gittikten sonra savaş alanı görüntüsünde ev...sonuç ...yorgunluk...gerginlik...stres....

Birde misafirlikte geçen süre minumum 5-6 saattir...Dayanılır gibi değil. Herşey tüketmek adına planlanmış gibi...
Şimdilerde ziyaret yapacaksam saati sabaha alıyorum ve yalvarıyorum resmen " lütfen pasta börek olayına girme, kahvaltıya geleceğim, daha doğrusu kahvaltı ile öğle arası bir zaman dilimi... (hiç de hoşlanmayanını görmedim bu tekliften)

Çünkü karşımdaki insanlara zorluk değil, konukluğumla keyif ve dinlence sunmak istiyorum...Bu yarışları sevmiyorum.

Mutfağı çok seviyorum farklı farklı lezzetleri insanlara sunmak ayrı bir keyif benim için...Hazırlarken de sunarken de çok mutlu oluyorum, ama biliyorum ki bu mutluluğu herkes yaşamıyor, birçoklarına zulüm...ve istemiyorum insanları zora koşmayı...

Bugün o mavi gözler bana öylesine müteşekkir ve şükran duygusuyla baktı ki...ve şunu söyledi gözleriyle,
" Tıpkı geldiğim yerdeki insanlar gibi davrandınız, ortaklaşa, saygıyla, ve incelikle "
En azından servise yardım etmek, boşalan bardağınızı doldurmak yada tabağınızı kaldırmak ev sahibine saygı ifadesidir...( bazı kişilerde, bazı anlarda elbette uygun olmayabilir bu tarz yaklaşımlar) ama yine de en azından teşebbüs edilmeli...

 
Toplam blog
: 86
: 8215
Kayıt tarihi
: 07.10.07
 
 

Çocuk yetiştiriyorum dünyanın en zor, en güzel, en önemli işi değil mi? İşim bu. Vizyonum, Eğ..