Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

21 Mayıs '09

 
Kategori
Spor
 

Son UEFA Kupası ve Lucescu

Son UEFA Kupası ve Lucescu
 

Shaktar, son UEFA kupasını müzesine götürüyor


Hatırarsanız bir zamanlar Kupa Galipleri Kupası vardı. Kendi ülkelerinin federasyon kupasını kazanan takımlar Avrupa'nın 3 numaralı kupasını müzesine götürmek için mücadele ederlerdi. Zamanla bu kupa özelliğini yitirdi ve UEFA yerinde bir kararla bu kupa organizasyonunu UEFA Kupası ile birleştirdi. İki kupanın birleşimi olan yeni statülü UEFA Kupası'nı ilk kaldıran ise bir Türk takımıydı.
Şimdi UEFA Kupası da bizlere veda ediyor ve yeni adıyla UEFA Avrupa Ligi oluşturuluyor. Statü olarak, Şampiyonlar Ligi gibi olacak Avrupa Ligi, böylece Şampiyonlar Ligi'nin popülaritesini yakalama iddasını da ortaya koyacak.
İşte bu son UEFA Kupası Finali İstanbul'da taçlanırken, 17 Mayıs 2000 tarihini Parken Stadı'nı kutsayan Galatasaraylılar gibi, 20 Mayıs 2009'u ve Şükrü Saraçoğlu'nu da Shaktar taraftarı kutsadı artık.
Sahada verdikleri mücadele, sergiledikleri oyun ile tipik bir Lucescu takımı görünümündeydi Shaktar. En büyük farkı ise 5 Brezilyalı ile oluşturdukları hücum hattı ile yakaladılar. Jadson, Ilsinho, Luis Adriano, Wilian, Fernandinho ile oluşturulan hücum hattı çok kıvrak ve ani kontraatağa kalkarak gol bulabiliyor. Kaptan Srna ise hem verdiği mücadele hem de sahadaki duruşu ile lider oyuncusuydu Shaktar'ın. Kontrollü ve tribünlere pek fazla keyif vermeyen, skor odaklı, İtalyan işi futbol tarzı ile sanki yeni Bülent Akınlar, Perezler, Flerquinler, Guinti, Zago, İlhan Mansızlar bulmuştu Lucescu.
Shaktar, aslında 5 senelik bir proje. Tipik zengin Rus milyarder hikayesi de var altında. Eski Doğu Bloğu ülkelerinde özellikle Doğu Bloğu'nun dağılmasından sonra yabancı futbolcuya olan açlık her yönüyle kendisini hissettiriyor Shaktar'da. Chelsea, Zenith modeli klüp ve futbol görüyoruz UEFA finalinde Kadıköy'de.
Aslında bu kupa Avrupa futbolundaki değişimin en son ve vurucu örneği. Artık yabancı futbolculardan oluşan kadrolar ile başarılı olmak mümkün gibi görünüyor. Önemli olan doğru ekip uyumunu sağlamak. Eskiden "toplama takım" diye alay ettiğimiz tarzda takımlar bugün Avrupa'da kupaları kaldırmayı başarıyorlar. Düşünün, toplama takım dediğimizde akla ile gelen takım olan Chelsea, son dakikada Barca'ya elenmeseydi, ikinci kez üst üste ManU ile final oynayacaktı. Geçen sene Zenith, bu sene Shaktar UEFA Kupası'nı kaldırmayı başardılar. Inter'in İtalya Ligi'ndeki dominasyonu malum. Real Madrid'in Los Galacticos dönemini hatırlayın. Sanki bu "toplama takım"ları başarıya götüren başka bir formül var gibi. Bence o formülün en önemli değişkeni teknik direktör. Bu takımları başarıya taşıyan Mourinho, Lucescu, Dick Advocaat, Del Bosque, yönettikleri takımları bir adım öne çıkaran kalite ve donanımda teknik direktörler.
Tekrar Shaktar ve Lucescu'ya dönelim. Shaktar bir proje demiştik. Tam da bu noktada, finansal olarak Avrupa klüpleri ile başa çıkabilecek bir ekip yaratmak isteyen Ukrayna'nın en zenginlerinden Rinat Ahmedov'un Lucescu ile dostlukları ile başlayan süreç, Shaktar'ın Ukrayna'ya UEFA Kupası'nı getirmesi ile zirveye İstanbul'da çıktı.
Lucescu malum ülkemizde çok sevilen bir teknik direktör. Hem Galatasaray'ı hem de Beşiktaş'ı üstüste şampiyon yaparak önemli bir başarıya imza atmıştı. Hatta Beşiktaş'ın başında Sami Yen'e geldiğinde tribünlerle adeta yeniden kucaklaşmıştı Romen hoca. Dün maçı yayınlayan kanalda da büyük bir Lucescu sevgisi hatta aşkı gördük. Maç öncesi "son imparator" adlı duygusal! Lucescu klibini yayınlayarak, tarafını alenen belli eden yayıncı kanalın maç spikeri ve yorumcusu maç esnasında da sahada Werder Bremen'le adeta dalga geçercesine sundular kupa finalini.
Bu kupa finallerinde organizasyonun "tarafsızlık" ilkesi üzerine kurulduğunu hatırlatmama gerek yok. Elbette bir Türk takımı oynamadığı sürece. Peki, Werder Bremen'deki gurbetçi oyuncu Mesut Özil'i Alman milli takımını seçti diye mi dışladı acaba herkes? Niye Mesut'un harika golleri için bir klip yapmadık? Yoksa bizim için Lucescu, bir Türk futbolcumuzdan daha mı değerli? Ekranları başında maçı izleyen milyonlar içerisinde Werder Bremen'i destekleyenler olamaz mı? İlla hepimiz Lucescu ve Shaktar'ı mı destekleyecektik? Bu konu aslında başlı başına başka bir yazının konusu o yüzden şimdilik uzatmayalım.
2005 Şampiyonlar Ligi'ndeki unutulmaz Liverpool-Milan finali sonrası biraz sönük kalan bir mücadele idi final maçı. İlginç bir şekilde medya ilgisi de sanki biraz daha fazla gibi geldi oysa Şampiyonlar Ligi finali çok daha önemli bir maçtı Türkiye için. Uzatmalarda da olsa, Shaktar İstanbul'da gerçekten bir tarih yazdı ve Avrupa'nın en köklü takımlarından Werder Bremen'in hayallerini başka bir bahara erteledi. Darısı diğer Türk takımlarımızın başına...

 
Toplam blog
: 11
: 902
Kayıt tarihi
: 13.04.09
 
 

Gezmeyi, okumayı, eğlenmeyi, gülmeyi-güldürmeyi, düşünmeyi-düşündürmeyi seviyorum... Edebiyatla ara..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara