Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Deneme
 

Sonra şarkı değişti

Sonra şarkı değişti
 

Şarkıdan şarkıya geçerken, duygudan duyguya geçtiğimi hissettim. Çocukluktan olgunluğa, kalabalıklardan yalnızlığa, herkeslerden kimselere, ihanetten aşka, ayrılığa, hayal kırıklıklarıma, mutluluklarımdan hüzünlerime, tekrar mutluluklarıma, sevinçlerime...

Tarihten tarihe atladım, kronolojim darmadağın oldu, bir çocuk oldum, bir genç oldum, biraz adam oldum; vazgeçtim, çocukluğuma döndüm...

Masamdaki lambanın duvarda yarattığı loş ışık, yeni bitirdiğim bir Ahmet Altan romanı, evdekilerin uyuma sessizliği, birkaç mesaj dışında ışığı yanmamış cep telefonum, dağılmış saçlarım, dışarda yağmayan yağmurun yarattığı durgunluk, hareketsizlik, cansızlık ve en önemlisi, sensizlik kanıtladı bana şu an gerçekten yalnız olduğumu.

Önce fotoğraflara baktım, yanımdakı insanlar değişti durdu, kiminde sahte gülüşler buldum, kimiyse çok içtendi, kimisi, meğer, beni hiç sevmiyordu, ben onu sevmiyordum ya da. Saniyelere sığdırdığımız anlık psikolojilere şaştım.

Geçmişimde dolandım, bir kısmını yaşamamış gibiydim, sanki ben değildim oradaki yeşil gözlu çocuk, yalandım; bir kısmı ise yepyeniydi, yıllar geçmişti belki üstünden, ama dün gibiydi. Dokundum o fotoğraflara, parmak uçlarımda hissettim tekrar tekrar, yaşamıştım, gerçektim...

Başlığını sonradan koyduğum, amaçsız, plansız yazılar yazıyorum artık... Bir de kimselere okutamadığım için üzüldüğüm ‘yasak yazı’larım da yok...

Sıkıldım, kum saatimi ters çevirdim, içindeki açık mavi tozların üst üste binerek, adeta birbirleriyle yarışarak daracık borudan aşağıdaki hazneye şevkle inişlerini seyrettim. Aşağı inen hayatımın bir dakikasıydı, küçücük bir dakika, çabucak geçiverdi, biraz daha büyüdüğümü hissettim. Bir yandan olgunlaşma hazzını yaşarken, bir yandan da büyümeyi hiç istemememe, tüm doğum günlerimde, köşede küçük bir hüzün taşımama şaştım. Artık ‘kız’lardan değil, ‘kadın’lardan hoşlanırken, ‘adam’ olmak pek işime gelmiyordu.

Sensizlik kanıtladı bana şu an yalnız olduğumu...

Tatillerde düşünmeye ne kadar da çok vaktim oluyor, ne kadar da başıboş bırakıyorum kendimi. Ard arda izlediğim filmler, okuduğum kitaplardan olsa gerek. Hayat hep düşündürüyor. Filmdeki şanslı kahramandan çok daha güzel şeyleri hak ettiğim ve hepsine ulaşacağımdan emin oluşum beni ne kadar da mutlu ediyor, sonra şu `daha yaşım kaç, henüz hiçbir şey yaşamadım ki!` duygusu nasıl da enerji veriyor. Kitaptaki kahramana da özenmiyorum, o kadar güvenmişim kendime, o kadar kendinden emin her geçen gün tatmin olmaya devam eden egolarım. `Kendimi mi kandırıyorum?` diye soruyorum, `hadi canım sen de!` diyorum utanmadan.

Plansız yazılar yazıyorum artık, güzel cümleler seçmiyorum aralara serpiştirecek. Eskidendi o, artık bir yazar olasım falan yok. Olamayabilecek hayaller kurmuyorum, hayallerim gayet küçük, bu yüzden biliyorum hepsine ulaşacağım, bu yüzden çok mutluyum, huzur doluyum. İnsanların küçük kırgınlıkları, yarattıkları ufacık, önemsiz problemlere gülüp geçiyorum. Başkalarının mutsuzlukları bana huzur vermiyor, yok yok, onlar gibi yapmıyorum, sadece gülüp geçiyorum.

Sensizlik kanıtladı bana şu an yalnız olduğumu, uzaklarımızda oluşumuz. Benim uzağımla senin uzağının arasına bir çizgi çektim, göz kararı bir baktım, mesafemiz hakkaten uzunmuş...

...Sonra şarkı değişti. Eskiden sarışın, güzel mi güzel, küçük burunlu, düz saçlı bir kız vardı, elleri küçücüktü, çok tutamazdım çabucak terlerdi, bir de kıyamazdım bakmaya gözlerinin içine içine, utanırdı başını çevirirdi. Bu şarkıyı çok severdi, o seviyor diye ben de severdim. Şimdi yüzünü hatırlayamıyorum, fotoğrafını aradım, bulamadım...

...Sonra şarkı değişti, eski bir şarkıydı, yıllar yıllar öncesinde, küçüklüğümde buldum kendimi, ellerim küçüldü, bağcıklarını anneme bağlattığım ayakkabılarım küçüldü, sesim inceldi, bakışlarım değişti. Onu çağırdım, okuldaydık, soğuk bir kasım sabahıydı, `benimle gelir misin, seni öpmek istiyorum.` Nasıl da gelmişti ürkek ürkek, ama istekli. Sonra küçük bir öpüş, adeta bir dokunuş küçücük dudaklarına, ne kadar sade, ne kadar çocuk, ne kadar masum...

...Sonra şarkı değişti, büyüdüm. Bir tanesi ağlattı beni, hayatımda ilk defa bir başkası için ağladım, bir tanesi benim onu sevdiğim gibi sevmedi, sevemedi. Bir tanesiyle `boş verdik`, bir tanesiyle çirkin bir oyun oynadık, kısa da sürse engel olamadık. Bir tanesi beni çok sevdi, bu defa da ben sevmedim, sevemedim, bakışları, sözleri yüreğimi yaktı, geceleri onun ağlama sesleri geldi yastığımdan...

Sonra şarkı yine değişti, bak bu defa başa üç nokta koymadım, işte bu şarkı senindi, senin sevdiğindi, haliyle benim de sevdiğim, `repeat track` yaptım, sende kalmak istedim. Diğerleri gibi değildin sen, ya da ben öyle sandım. Onları da diğerleri gibi sanmamıştım önceleri, ama onlar da diğerleri gibi çıktı, ama sen değilsin biliyorum. Sen farklısın, gerçi hepsi başta farklıydı, ama sen daha bir farklısın. Senin şarkının yeri farklı, geçmişimden sıyrıldım şimdi, ben hep çok sevdim, onlar benim gibi sevmediler. Ben en çok senin şarkını sevdim, sen de beni en çok seversin diye.

Sensizliğim yalnızlığıma inandırmıştı beni, ama bu şarkı senin şarkın. Nasıl da kazımışım notalarını, sözlerini beynime. Her ritmde sen varsın, gözlerin, saçların, bana özel bakışların, sözlerin, dokunuşların...

Yalnız değilim artık, sen varsın her yerimde didik didik, her şey alıştığım gibi.

Göz kararı bakıyorum da bu sefer mesafemize, pek de bir şey yok be ya!

 
Toplam blog
: 53
: 1499
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

*Liberal muhafazakar, oldukça postmodernist ve meritokrat bir gezgin  *Kuleli - Galatasaray - Boğ..