Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '08

 
Kategori
Felsefe
 

Sorgulamak

Sorgulamak
 

Normal nedir? İnsanın normali nasıl olur? Normal olanlar dışarıda hiç düşünmeden sınırsızca alış veriş yapan, gezip tozan dünyadan ve neden yaratıldığından habersiz sabahtan akşama kadar dizi izleyenler midir? Yoksa düşünüp sorgulayan varlığının sebebini araştıranlar mıdır? Televizyon, internet, şehir gürültüsü, cep telefonları insanların düşünmesine engel olurlar.

Doğanın kucağında kendimi ana kucağında gibi hissederim. Ağaçlar, kuşlar, rüzgarın sesi, gök gürültüsü bana huzur verir. Sonra düşünmeye başlarım. Burada yani dünyada ne yapıyoruz?

Sonra bu dünyanın bir okul olduğunu düşünürüm. Dünyada yaşanacak çok fazla olay ve kazanılacak çok deneyim olduğunu. Her olaydan ayrı dersler alıdığımı ve böylece kendimi tanıdığımı. Tıpkı ilk, orta ve üniversitede aldığımız dersler gibi burada almamız gereken çok ders var ve geçmemiz gereken sınavlar. Hangi derslerden geçebiliyoruz? Ya da geçemediğimiz dersler ne oluyor? Onları alttan alabiliyor muyuz? Kaldığımız dersler için dünyaya yeniden mi doğuyoruz? Sınavların hepsinden geçtikten sonra başka bir dünyaya mı gidiyoruz?

Dünyanın zor bir okul olduğu kesin. Peki bütün bu dersler neden görülüyor? Bu derslerin hepsini geçtikten sonra nereye ulaşacağız? Sorular sorular?

Doğumdan itibaren kendimizi yakın çevremizdeki insanları annemizi babamızı ve etrafımızı gözlemleyip anlamlandırmaya çalışıyoruz. Sonra ağaçları hayvanları mahallemizi şehrimizi ve ülkemizi. Daha sonraları yaşadığımız yerin bir gezegen ve bu gezegenin sonsuz uzayda minicik bir kum tanesi kadar olduğunu. Bu öğrenmeler biz sorularımızı sürdürdükçe devam eder çünkü öğrenilecek çok şey vardır , elbette ki öğrenmek isteyen merak edenler için.


Merak, keşfetmek için şarttır. Bilim insanlarında olmasa olmaz en önemli özelliktir merak! 2-3 yaşında çocukların ne kadar meraklı olduklarını düşünün ne çok soru sorarlar. Bu ne şu ne? Çocuk Ay'a bakar bu ne der. Anne Ay dede, o rüya dağıtır gibi komik bir cevap verir. Ya da "Ben dünya ya nasıl geldim?" sorusunun tipik cevabı "Leylekler getirdi’’ dir. Gökyüzünde yıldızlar nasıl düşmeden duruyor? Geceleri neden karanlık oluyor? Çocuklar o kadar çok soru sorar ki anneler de bazen cevap vermekten sıkılıp çocukları sustururlar. Büyüdükçe soru sormamaya merak etmemeye başlarız. Sormamız gereken sorular daha küçükken engellenir. Bu kadar düşünme delirirsine kadar gelir. Düşünmeden hayatı uykuda mı geçirmek en doğrusu yoksa varlığımızın sebebini sorgulayıp anlamak anlamlandırmak mi?


Kuran-ı kerim'in ilk ayeti ''Oku, Allah'ın adıyla oku.'' ile başlar. Bütün dinler ve felsefeler bilginin okumanın araştırmanın öneminden bahsederken, biz neden vaktimizi boşa harcarız. Bol bol dizi izleyip o aptal kutusuna bakıp dururuz.

Halbuki insanı hayvandan ayıran en temel özellik akıldır. Ve aklı çalıştırmak en büyük ibadettir. İnsan olmanın gereğidir aklı kullanmak. Evrenin sonsuzluğunu ve mükemmelliğini fark etmek insanın kendini fark etmesiyle olabilir. Kendini bilmek kendi gerçeğinin farkında olmak bu dünyaya neden doğduğu bilgisini verir insana. Ve kendini büyük bir sorumlulukla baş başa kalmış olarak bulur. Çünkü insan bu sonsuz sistemin bir parçasıdır. Parça bütüne aittir. Bir hücrenin sisteme karşı gelmesi bütün sistemi etkiler. Kanserli bir hücrenin insan bedenine verdiği zarar gibi bilinçsiz insan da kendine ve dolayısıyla sisteme zarar verir.


İnsan düşüncesinden ve eylemlerinden sorumludur. Bilinçli ya da bilinçsiz düşünce evrene yayılır. Bu nedenle güzel düşünüp güzel yaşamalı etrafına karşı sorumlu olduğunun da bilincinde olmalıdır. Bu sistemin parçası olan insan sisteme hizmet etmek için doğar kendini tanır tanıdıkça farkındalığı artar. Boyun eğmekten başka çaresi kalmaz. Çünkü o bir aracıdır sadece dünyaya sisteme hizmet etmek için gelmiştir. Kendi istekleri sisteme aykırıysa gerçekleşmez ve o çırpınır durur. Çırpınmaya devam ettikçe de mutsuz olur. Cehennemde budur zaten. Sistemi kendine uyduramazsın O yüce iradeye hiç bir güç karşı koyamaz çünkü. Kabullenmek tek çaredir.

Mevlana diyor ki; '' Biz ney gibiyiz bizdeki name senden ''. Evrenin ruhu insanın içindedir. Kendimizi bilmek için sorular sormaya , öğrenmeye devam edelim. Dünyaya kendimizi ve evreni anlamak için doğduk. Doğru soruları sorarak doğru cevapları bulabiliriz. Çünkü cevaplar bizde içimizde dolaşan ruh da saklı. Soruları bekliyor sadece…

Uzayyolcusu

 
Toplam blog
: 16
: 3022
Kayıt tarihi
: 15.11.08
 
 

Evreni ve kendimi anlamaya, bilmediklerimi bilmeye, varlığımın sebebini bulmaya çalışıyorum. Yaşadık..