- Kategori
- Deneme
Söyleyin dağlar benim adım ne?
Dağlar en yakın dostu olur insanın buhranlı zamanlarında ...
Buralar ayaz. Buralar çetin ceviz. Sıradağlar var dört bir yanımda. Ben onlara yoldaş, onlar bana sırdaş. Buralar içten pazarlıklı, delibozuk, dikenli…
Buralarda ufuksuz bir yolculuk benimkisi. Kendime rağmen kendime doğru. Dört dönüyorum ikilemlerde. Kendimle hesaplaşmalarım çorap söküğü misali. Aradıklarım, bulamadıklarım, yitirdiklerim… Beklediklerim, bekleyenlerim… İnişlerim, çıkışlarım, yokuşlarım… Dirilişlerim, kayboluşlarım, yok oluşlarım… Adımı da unuttum ya sonunda, en çok ona yanarım…
Ben dağlara komşuyum kekik kokulu… Akkavaklar uzuyor dağların eteklerinde, uzuyor sapsarı. Uzanıyor tekilliğime usulca, yetişemiyor. Hasretin sıradağlardan kalır yanı yok; ulanıyor arka arkaya. Dağlar, sizi dost bildim kendime. Söyleyin, benim adım ne?
Bir günün saatlerinden bir fazla yaşım. Baharda temiz hava almak için çıktığım yürüyüşlerde, yol kenarlarında gördüğüm erik ağaçlarının üst dallarından gök erikler toplamaya yetiyor boyum. Saçlarım laftan anlamaz. Yıllar yılı kahverengi bakar, mavi görür gözlerim. Gün batarken saatlerce asılı kalır gözlerim dağlarda. Söyleyin dağlar, benim adım ne?
İçli bir türkü tadında geçiyor günlerim. Hayallerimin ardından koşarken tıkanırsa nefesim yağlıboya bir tabloda soluklanıyorum. Çocukluğumla barışık olmamdan mıdır ne, oyun oynuyorum kâh kendimle kâh dünyayla. Dua ederken geçmişi, geleceği, bütün her şeyi ve herkesi kucaklıyorum.Örgü örerken yumaklara doluyorum kırgınlıklarımı, kırdıklarımı. Ya dağlar camdan olsaydı diye düşünüyorum sonra. Kırıldıklarında onları da dolardım yumaklara… Söyleyin dağlar, benim adım ne?
Yeryüzündeki en kutsal mesleğe sahibim. “Gözlerinin gördüğü kadardır evren.” diyorum her gün etrafımdakilere. Bir bilgisayar ekranı açsın onlara evrenin kapılarını diye uğraşıyorum. Evrenleri, hayal edebildikleriyle sınırlı olsun diye çabam. Yanık tenli, al yanaklı köy çocuğu uzatınca elindeki papatya demetini köküyle çamuruyla beraber, diniyor bütün yorgunluklarım. Ellerime bırakıyor sanki tüm masumiyetini, samimiyetini. Gülümsemeden edemiyorum içi gülen gözlerinden yansıyan tertemiz yüreğine. Benim adım ne?
İnsanları çözmeye çalışıyorum. Ne mümkün! İnsanlar kördüğüm. İnsanlar, hayatı zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyor. Oysa dağlar ne kadar yalın. Dağlar sır saklamayı biliyor, dağlar sözünde duruyor. Söyleyin dağlar, benim adım ne?
İçinden İstanbul geçmeyen hiçbir şiiri okumuyorum artık. Gözümde tütüyorsun İstanbul... Martılarsa hiç yalnız bırakmıyor beni; her gece gelip konuyor rüyalarıma. Simit atıyorum onlara vapurdan. Hayatın koşuşturmacasından sıkıldığımda, dağlarına yaslanıp ruhumu dinlendirdiğim yedi tepeli şehrim... Benim adım ne?
Ve sen sevdiğim… Öteki yarım, her yanım, yangınım. Sevdam ağır geliyor bedenime, bedenim dar geliyor yüreğime. Sımsıkı tut ellerimi, hiç bırakma, olur mu? Bilirim sen de ezelden yanıksın dağlara. Söyleyin dağlar, benim adım ne?
Ben kendimi bildim bileli kendini arayan bir derviştim. Ararken kendimi kaybettim. Söyleyin dağlar, benim adım ne?
Umutlarım ceplerimde, bir gün bulacağım biliyorum. Söyleyin ey dağlar, benim adım ne? Söyleyin ey dağlar, size soruyorum…