- Kategori
- Motor Sporları
Spor değil, ama az iş hiç değil

Spor bilimcilerinin bazılarına göre “Motor Sporları”, spordan sayılmaz. Ben de saymam. Sebebi, sporun spor olabilmesi için, insan organizmasının fizyolojik zorlanmasının ve yetilerinin, yine insan organizmasının fizyolojik olarak geliştirilmek zorunda olacağındandır. Teknoloji, sporun gelişmesine, rekorların yenilenmesine ve şampiyonlukların kazanılmasında; daha da önemlisi insanlığın evrimleştirilmesinde en önemli tek unsurdur. Teknolojiden yararlanmadan, sporda başarı da gelmez, rekorlar da kırılmaz. Ancak, teknolojiyi direkt etken olarak kullanmak, insanların yarıştırılmasından çok, teknolojiyi yarıştırmak olur ki, bu da spor bilimcilerinin ikiye bölünmesine, “Motor Sporları”nın spordan sayılıp sayılmamasına neden olur. Sporun en üst organizasyon ve yönetim kurumu “Uluslararası Olimpiyat Komitesi” de “Motor Sporları”nı spordan saymaz. Olimpiyatlarda hiçbir “Motor Sporları” yarışmaları düzenlenmez.
Teknoloji, yarışmalarda “direkt” etken olursa, yarışmalarda insanlar değil, makinalar yarışır. Bu yarışma sırasında O’na, yani makinaya hükmeden insanın yetilerinin gelişmiş olması ve bu yetilerin yarış pistlerinde gösterilmesi; “Motor Sporları”nın spordan sayılmasına yetmez. Öyle olsaydı, sirk cambazlarının teknolojiyi kullanarak yaptıkları gösteriler de spordan sayılması gerekirdi. Oysa bunlar, spor değil, yeteneklerin ve tekrar alışkanlıklarının diğer insanlardan farklı olarak geliştirildikleri gösterilerdir. “Tekrar alışkanlıları” farklı yeteneklerin geliştirilmesinde önemli olmasına rağmen, spor değildir. Tıpkı “bilardo” gibi, tıpkı “satranç” gibi bir “federasyon” çatısı altında örgütlenmesine rağmen spor değildir. Her “federasyon” çatısı altındaki örgütlenme spor değildir. Kahveciler ve Kıraathaneciler Federasyonu da bir “federasyon” çatısı altındaki örgütlenmedir.
Ancak; “Motor Sporları” bir spor örgütlenmesi içindedir, neden spor sayılmıyor, sorusunun yanıtı; Uluslararası Olimpiyat Komitesi “Motor Sporları”nı neden kendi organizasyonuna dahil etmiyor, sorusuyla yanıtlanmaktadır. Çünkü sporun bugünkü tanımına uymamaktadır. “İnsan organizmasının zorlanarak” yapılıyor olması, spor tanımı içerisine girmesine yeterli değildir. Her insan organizması zorlanması spor değildir. Bazı “Guinnes” rekorları da insan organizması zorlanmasıyla elde ediliyor, ancak spor değildir. Yolda yürürken, tuvalette hacet giderirken, konuşurken, şarkı söylerken de insan organizması enerji harcıyor, ancak spor yapılmıyor. O halde her enerji harcanması da spor değildir. Dişleriyle yüzlerce tonluk vagonları çeken insan, enerji harcıyor, rekor kırıyor, “Guinnes” rekorları kitabına giriyor, ancak spor yapmıyor, yeteneklerinin tekrar alışkanlılarını geliştirdiği için, diğer insanlardan farklı oluyor, zirveye çıkıyor.
Teknoloji; sporda direkt olmayan yardımcı katkılar yapabilir, ama asla direkt katkı yapamaz. Yaptığı anda, o yapılan iş spor olmaz. Bir sırıkla yüksek atlamada, sırığın her sporcunun özel koşu süratine göre ayarlanması, kol gücü, sırığı bükme gücü ve sporcunun ağırlığına göre imal edilmesi, teknolojik yardımdır. 2006 FIFA Dünya Kupası’ında kullanılan top’un (team geist) özellikleri teknolojik olarak geliştirilmiştir, bu bir teknolojik yardımdır, ancak direkt katkı değildir.
Spordan saymadığım, dünyada birçok spor bilimcinin ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin de spordan saymadığı “Motor Sporları”nda, Türkiye’den Kenan Sofuoğlu’nu; 7. Ekim 2007 günü Fransa’da yapılan “Super Sport” kategorisinde motosikletiyle seyrettim. Yarışı birinci bitirdi. Seyrederken çok heyecanlandım, gururlandım. Bu sezon 8 tane yarış kazanmış zaten. Bu bir rekormuş. Bundan sonra bir üst kategoride “MotoGp”de yarışacakmış. Çaylaklardan “ustalar” kategorisine terfi etmiş. Ulusal Marş’ımız çalındı, çok gururlandım, sevindim. Eğer, yetişme yeri yurt dışı ise yine bir şey demeyeceğim. Zirvede olmak, zirvede bir Türk’ün olması, Ulusal Marş’ımızı yaban ellerde milyonlara ve dünyaya duyurması, takdir edilmeyecek gibi değil. Ama sanki Türkiye’de, Sakarya’da, babasının motosiklet tamirhanesinde oyalanırken, kendi azmi ile birçok yarışmaya da cebinden paralar vererek katıldığını duydum. Zaten yarış sırasında motosiklet numarası da Sakarya’nın trafik plaka numarası olan 54 idi. Sevimli, akıllı bir genç. Yarış sonrasında yaptığı röportajı da İngilizce yaptı, çok takdir ettim. Türkiye’de motosiklete binme alışkanlığı yok, yol yok, motosiklet yarışları yok (olanları da uluslararası seviyede değil), motosiklet kültürü yok; sen çık uluslararası bir yarışta birinci ol. Hem de bu sezon 8 tane birincilik al, rekor kır ve bir üst kategoriye geç. Spor değil, ama az iş hiç değil. Bravo Kenan Sofuoğlu.