Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Nisan '12

 
Kategori
Deneme
 

Sunum

Sunum
 

Gel gel aman gelişine Diva'mız Müzeyyen Senar resim int.alıntı


Dizilere, sponsorluk eden firmanın: Çatal bıçak takımına; köşeli tabak çanaklarına; ihtiyaç duyulmadan donatılmış bir masa…

Örtüsü gazete kâğıdı; aslan sütünü sünger gibi içine çekmiş, ince belli çay bardağının: Podyum niyetine kullandığı; âşıkların isimlerinin baş harfleri kazınmış; dört bacağı farklı uzunlukta salaş masa: Mutlu edemez mi bunalmışı?   

Sahil kıyısında; tahta tabureler üstünde tüneyerek;  Efe’sini Tekirdağ’lısını Kulüp’ünü, Yeni’sini; bunlardan her hangi birisini; aheste, aheste karşılıklı yudumlamak; sarımsağı, nanesi bolca cacığın tahta kaşıklarla tadına bakmak…

Mutlu etmez mi tek düze yaşam savaşı verenleri?

Karşı taburede, kafa dengi; tepeden tırnağa özgün mısraların efendisi, dedikoduları dahi felsefi; sesi davudi olanla: Şarkılar seni söyler, dillerde name adını mırıldanmak…

Ya da şifalı merhem niyetine, ele yüze sürülesi o hanımefendinin teselli dolu sözleri.

Az buz bir şey mi? Kaç kişiye nasip olmuş ki…

Farklı bardaklarda, vişne elma portakal suyu da olabilir.

Rakı, şarabı ağzınla içenlere; gündelik yaşamın olmazsa olmazı yapmayanlara; ara sıra demlenenlere; edebiyat parçalarken; mikrop kapmaması için aslan sütü, olgun üzüm suyu iyi gelir.

Canlı, çalgılı… Adı ister müzik hol, ister türkü bar, isterse çok yıldızlı bir otelin muhteşem sahnesi olsun; değişmeyen kitapta yazmayan bir kural vardır.

İcraatını sunmaya hazırlanan sanatçıyı; sahneye çıkmadan önce; iki lafı bir araya getirebilen biri: Mikrofonu eline alır ve…

“Değerli konuklarımız! Şimdi huzurlarınızda; medarı iftiharımız; rakipsiz biricik yıldızımız “Atife Derinden” Alkışlarınızla…”

O iki lafı bir araya getiren: Övgü dolu, cesaret veren sözleriyle; başarılı sanatçıyı sahneye alır.

Sanatçı: Pat diye sahne alarak, kendi kendini anons etmekten, çalışmalarından, elde ettiği başarılarından; alenen söz etmekten çekinir çünkü ortam uygun olmadığı gibi adetten değildir.

Varsayalım, iki lafı bir araya getiren zor bulunuyor. Turfanda… Eli mahkûm sanatçı pat diye sahne almak zorunda…

İşte o zaman ince çizgi devreye girer. Sanatçının bir sanat dalından ötekisine atlamak mecburiyeti hâsıl olur ve bir anda ip cambazı olması gerekir.

Kendini anons ederken, boşluğa düşmemesi için kullanacağı sözcüklerle denge kurmasını başarmalıdır.

“Huzurlarınızdayım, repertuarımı genişlettim.

Bu akşam İstanbul’un tüm meyhaneleri kapalı, yıllık izine çıkmışlar. Relax olmak, dinlenmek eğlenmek için…

 Haklarıdır ama biz onların dönüşünü beklemek zorunda değiliz. Umarım; sizler için hazırladığım sarı kırmızı besteler: Sizleri mutlu ederler. Önce bir tadına bakalım. Olmuşlar mı?

Beğenirseniz, alkışlarınız benim olsun.

Beğenmezseniz daha çok çalışırım.

Şükürler olsun ki rakiplerim ve sizler varsınız.

Yoksa kendi kendime mikrofonuma taktığım payeler parazit yaparlar.

Hadi bakalım eller havada kalmasın, kadehlere sarılsın, şerefe kaldırılsın. Yıldızınız: Sizi mutlu etmek için sahnelere döndü.

İlk şarkımızın bestesi güftesi her bir şeyi bendeniz Atife’ye ait; yani gözünüzün nuruna.

Darbuka yap girişini; kanun onu yalnız bırakma, kemancı aman sıranı bekle.

Son ki üç… Sunuşuna hayran olsunlar; sunduğun ikinci sıradadır. Gel gel aman gelişine, gül gül aman gülüşüne…

İşte o zaman hayran olayım.

10 Nisan 2012 Salı

Alev Meisel/ İzmir

 

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara