- Kategori
- Gündelik Yaşam
Süreyya Ayhan nereye koşuyor?

Süreyya Ayhan, sadece Türkiye’de değil, Dünyada çok az insana nasip olmuş yeteneğe sahip bir sporcu. Ayhan, bu yeteneğini yaptığı derece ve kırdığı rekorlarla defalarca kanıtladı.
Dünyada benzer yeteneklere sahip kişiler ulusal kahraman haline gelir ve heykelleri dikilip hikayeleri nesilden nesile anlatılırken Süreyya Ayhan gibi antipatik olmuş başka bir şahsiyet var mıdır bilmem. Bu günlerde (ve hatta son 5-6 yıldır) Türkiye’de bir "en sevilmeyen şahsiyet" anketi yapılsa muhtemeldir ki Süreyya Ayhan şampiyon olur.
Bunu başarmak kolay değildir. Ama bu sevimsizlik şampiyonluğunun mimarı Süreyya Ayhan değil antrenörü, menajeri ve kocası Yücel Kop’tur. Bu da Süreyya Ayhan’ın yazgısıdır gibi görünüyor.
Bunu yazgıya bağlıyorum çünkü Yücel Kop, Süreyya Ayhan’ın karşısına çocuk denecek yaşta, atletizm hocası olarak çıkmış birisi. 14 yaşında bir kız çocuk için çevresinde en fazla saygı duyduğu erkeğin ne anlam ifade edebileceğini bir düşünün.
Bu sözleri onun özel yaşamını sorgulamak amacıyla değil, karşısına bu koşullar altında çıkmış olan Yücel Kop'un, Süreyya Ayhan'ın her şeyi haline gelmesinden kendi gücü ile kaçınmasının mümkün olamayacağını vurgulamak için söylüyorum.
Onun, yeni yetişen nesiller için oluşturduğu örnek, Türk atletizmine fayda değil zarar verir. Bu örnekten sonra ebeveynler kendi kızlarını atletizm kampına göndermeden önce üç kere fazla düşünüyorlarsa şaşırmam.
Keşke Süreyya Ayhan’ın, kariyerini çok daha pozitif yönde etkileyebilecek bir antrenörü ve menajeri olsaydı ve bu kişi onun aynı zamanda kocası olmasaydı.
Yücel Kop, kocalık, antrenörlük ve menajerliği çok kötü bir şekilde birbirine karıştırmakla kalmayıp son ikisinde sıfırın altında başarı gösterdi ve tam anlamıyla yüzüne gözüne bulaştırdı.
Gelinen noktada “antipati” ve “sevimsizlik” şahsen benim duygularımı açıklamaya yetmiyor. Her şeye rağmen Süreyya Ayhan’a antipati duymaktan kendimi alıkoyamıyorum ama Yücel Kop’a karşı duygum antipatiden de öte bir "öfke".
Bizim başarısıyla gurur duyacağımız onlarca atletimiz yok! Kırk yılın başında topraklarımızda açmış böyle nadide bir çiçeği böylesine sahiplenip yok etmeye “kocası bile olsa” kimsenin hakkı yoktu.
Türk halkının Süreyya Ayhan’dan çok büyük beklentileri vardı ve o, bu beklentileri karşılama gücüne ve potansiyeline sahipti. Ayaklarına gelmiş doping denetçilerine “idrar numunesi vermeyi başaramamak” affedilir bir hata değildi ve bunun “dopingli olmak” ile eşanlamlı olduğunu Yücel Kop herkesten iyi biliyordu. Nitekim bu olayın sonucunda Süreyya Ayhan’ın dopingli olduğu yargısına sahip olan sadece WADA yetkilileri değildi.
Şimdi dünyaya küsüp herkesten bucak bucak kaçmaları, kendilerine erişen gazetecileri azarlamaları, kamuoyunda yerleşmiş "açıklayacak bir şeyleri yok" yargısını güçlendiriyor, bu da onlara duyulan antipati ve öfkeyi her geçen gün arttırıyor.
Süreyya Ayhan ulusal formayı giymiş bir rekortmenimiz olarak bize de aittir, bilgi alma hakkımız vardır ve Yücel Kop’un halkına vermesi gereken oldukça kabarık bir hesap vardır. Biz Yücel Kop'tan kendisine 14 yaşında teslim ettiğimiz milli atletimiz hakkında bilgi ve hesap bekliyoruz, karısı hakkında değil. Kendisine teslim ettiğimiz atletin karısı haline dönüşmesinin sorumlusu biz değiliz.
Bu hesabın masadan kalkmasının yine de bir yolu olabilirdi. O yol da Süreyya Ayhan’ın halkına yeni birincilikler armağan etmesi idi. Fakat Süreyya, yarış koşmamak için Atletizm Federasyonu ile sürekli sürtüşme halinde. O, başarısı için gözünün içine bakan ve iyi bir haberini duyup ümitlenmek isteyen milyonları hiçe sayıp hor görmeye devam ediyor ve bu tavırları da ondan beklentilerimizi her geçen gün azaltıyor.
Korkarım bu beklentiler yavaş yavaş “ne hesap vermenizi bekleriz, ne de yüzünüzü görmek isteriz” gibi bir küskünlük ve nefrete dönüşüyor.