Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Aralık '14

 
Kategori
Öykü
 

Sus artık

Sabahtı. Kar yağıyordu. Gökyüzü aydınlıktı. Gü­neş ışıldıyordu kar tanelerinin arasından. Seni dü­şünüyor, çerden çöpten düşler kuruyordum kendi kendime. Ne güzeldi senin yanında dünya. Üşür­düm bazen. Bazen de anneni anlatırdın; ekmek ka­dayıfını ne güzel yaptığını. Ölüm yoktu senin yanın­da; karın yok, çocuğun yoktu.

Dostlarındı, bir gün kitabını verdiler elime. Arka­sına çizivermişler seni. Haklısın, kökleri olmayan orman gibi. Baktım sana uzunca bir süre. Uzunca bir çizgiyle gülümsetmişler ağzını. İki kalın çizgiyle de çatık kaşlarını. Boynunda her zamanki gibi at­kın. Omuzların kısık. Seni anlatmaya çalışmışlar anlaşılan.

Sonra seninle ölüsü birkaç gün sonra bulunmuş yaşlı Orfe'yi konuştuk. Önemsemedin ölümünü. Güldün. Kalk yerinden bakalım gerçeğin gülen ada­mı. Düşlerimde gezin şöyle. Seni taşıyorum en sıcak iklimlere. Gözümün uçundasın. Karmaşıklığımın or­ta yerinde. Gülen yüreğinle, ağlayan yanımla. Koca adam, yaşamak; toprakta, denizde, evrende...

Dokunmak günah demişlerdi sana. Ama ölümüne de gülmedin mi benim yanımda.

Evet, bir gün oturmuş konuşuyorduk hayatın an­lamı üzerine. Ani bir telefon çaldı, sustuk. Gülümse-dik, nedenini bilmediğimiz yaşama; güzel, şeffaf bir fanusun içinde basit, öncesiz, sonrasız, soruşuz, du­rağan bir zaman dilinde.

Fanusun içinden bakıyorum. Deniz soğuk, köpük köpük. Bir patlak verse bizi alıp götürüverecekmiş gibi kaynıyordu. Karanlık bir mavi çökmüştü üzeri­mize. Aniden yuvarlanmaya başladık. Bir kızaktan denize doğru düşüverdik.

Bir masaldık yani...


 

 
Toplam blog
: 4
: 69
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

Eğitimci ..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara