- Kategori
- Güncel
Susan ve duran insanlar!
Bir sürü hayı huy sonunda, insanlar artık geçici olarak susturuldu ve durduruldu…
Artık bir sürü insan susan ve duran insan.
Onları meydanlarda görüyoruz. Öyle duruyorlar ve belli ki bir şeyleri protesto ediyorlar. İşler buraya vardı.
Zaten insanların büyük kütlesi susuyordu. Otur dedikleri yerde oturuyorlardı, kalk dedikleri yerde kalkıyorlardı. Ve çoğunluk zaten midesinden sisteme bağlı olduğunu biliyordu. Kimisi borçlarına, kimisi patronlarına, kimisi de açıkça hissedemediği korkularına bağımlıydı ve susuyordu. O zaman… Susan ve ne istediğini bilmeyen bir topluluğu yönetmek çok kolaydır. Biraz ekmek ve biraz huzur… Bu yeter.
Ama yetişen bir topluluk var ki; artık dünyayı çok yakından izliyor; dünyada nelerin olup bittiğini biliyor ve Türkiye’nin bu oldu bittilerin neresinde olduğunu açıkça görebiliyordu. Her türlü karşılaştırma olanakları vardı.
Büyük yöneticilerin bütün iyimser tablolarına karşı, anlatılanların işin hiç de gerçek boyutunu işaret etmediğini biliyorlardı.
Türkiye kendisiyle birlikte yola çıkan Japon ve Kore ekonomilerinin yarı gücüne sahip değildi.
Türkiye henüz ağır sanayiini geliştirememişti.
Türkiye henüz insanlarının büyük çoğunluğunu üniversite eğitiminden, en azından meslek eğitiminden geçirememişti.
Türkiye henüz istikrara kavuşmuş bir sağlık düzenine sahip değildi. Hastalar kolay kolay yatak bulamıyorlardı.
Türkiye halkının %10’nu işsizdi.
Türkiye’de piyasalarda para dönmüyor; insanlar para kazanamıyor. Bu konuda ne yapacaklarını da bilmiyorlardı.
Buna karşı insanlara bol bol umut pompalanıyor; ama diğer yandan Maliye Bakanı artık satılacak önemli hiçbir şeyimizin kalmadığını söyleyerek , acı bir gerçeği, acı acı mırıldanıyordu..
Evet, bazıları açıkça gördüler ki… Harç bitti, yapı paydos…
Bütün iyimser nutuklar, bütün beyanatlar Titanik kaptanının son feryatlarıydı. “Her şey yolunda!”
Allah versin ! Kim istemez ki… Her şey çok iyi olsun ve hepimiz nüfusu 17 milyona yaklaşan İstanbul’a gidelim ve orada mutlu olarak yaşayalım. Ne güzel.
Hepimiz, yorganlarımızı yataklarımızı alacağız; İstanbul’a geleceğiz ve orada mutlu mesut yaşayıp gideceğiz… Anadolu da ne olursa olsun!
Nasıl olsa “Gezi Parkı’da açık, geceleri de orada uyuruz; olmazsa ayakta dururuz. Nasıl olsa, İSTANBUL hepimizi alır.
Yüce Yöneticilerimiz de zaten öyle yaptılar; Ankara’yı artık teklediler . İstanbul’da Dolmabahçe’ye ve bilmem ne Kasrı’na yatakları serdiler… İSTANBUL… Var mı İstanbul gibisi.
Sadece bir kişinin dili çok yanmışa benziyor. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş ; artık bundan sonra attığımız her adımı halka soracağız…diyor. Haydi hayırlısı. Doğrusu da budur da acaba Öteki yöneticilerimiz bu işe ne der?
Şimdi de bu adamlarla uğraşıyoruz. Hangi adamlarla demeyin. Sayın Bülent Arınç bunlara tavsiyelerde bulunuyor: “Sadece beş dakika ayakta dursunlar…” Fazlası zararlıdır, demeye getiriyor.
Türk ulusu henüz harekete geçmedi. Birazcık kımıldadı. Haydi hayırlısı. Denizli’li rahmetli Özay Gönlüm olsaydı : “Gımıldan, gımıldan.. gımıldanıver…” diye arkasını getirirdi.
Eh, insanlar her zaman koyduğun yerde kalmazlar; biraz gezip dolaşmak isterler. Dün Taksim Gezi Parkı’ıydı , bakalım yarın nerelerde “Gımıldayacaklar”… Öylee duranları saymıyoruz!