- Kategori
- Deneme
Sütlüü mısır müslümanları
Topluma ve insanlığa erdemsiz bir konuşma yetisi kadar zarar verecek başka bir şey olmadığını belirtir, Çiçero.
İnsanlar sorunlarını sosyal paylaşım yoluyla çözmekten, başka insanlarla paylaşmaktansa kendi içlerinde besledikleri duygularla paylaşır oldular günümüzde. Kapitalist sistemin geldiği son nokta bu elhamdülillah. Bu tutum insanları hem içe dönük, hem bencil yapıyor. O zaman da ilişkiler biçimsellikten öteye geçemiyor. Yalnızlıktan kaynaklanan sorunlar daha da yalnızlıkla çözülmeye çalışıldıkça yalnızlık katmerleşiyor, yoğunlaşıyor. Modernite sosyal paylaşımı değil de içe dönüşü teşvik ettikçe 68 Kuşağını beğenen sütlü mısır Müslümanları da azalmaya başlıyor. Dolayısıyla herkes yalnız olduğu için dünyadaki adaletsizliğe ve sömürüye karşı çıkılamıyor. Modernite kişiyi giderek kendi içinde şekillenen bir tanrı ile baş başa bırakıyor. Kişi de iç hesabını verdiği tanrıyı kendisiyle birlikte sosyal alandan çekip eve hapsediyor. Onu da kendi içinde hapsettiği bir tanrıya dönüştürüyor. Eğer iki yüz bin liralık arabaya biniyorsanız kendinizi nerde konumlandırırsınız? Kazanmak için aynı kurallarla oynamasaydınız o kadar parayı nasıl kazanırdınız? İster açlıktan bayılın, ister açlıktan tansiyonunuz düşsün, ister kan şekeriniz yükselsin, üç gündür boğazınızdan bir lokma bişey geçmemiş olsa bile yine de aç yatmadan önce, yemeğin en iyisini tıka basa yedikten sonra tok karnına uyuyamayan komşusuna en kaliteli maden suyunu komşu hakkı olarak sunmadan, onu komşusunun içtiğinden emin olmadan, en az beş defa geğirti sesini duymadan, her defasında “yarasın”, “şifa olsun tosunuma” demeden zinhar uyumak bir tarafa başını yastığa koymak mı –Allah korusun- yastığın içindeki yünleri eğiren çobanın uyuduğunu veya hayalinden doyduğunu hatırlamaya çalışmasını düşünen bizden değildir. İnsanlar öğrendikleri, algıladıkları tanrıyı kendilerine görüldüğü biçimleriyle kayıt altına alıp dondurmakta ve onu o halleriyle sunup tanıtmakta ve öğretmektedirler. Oysa tanrı hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın her daim bütün yönleriyle kendini göstermektedir. Bu bakımdan belki de tanrıya yaklaşabilmek için onun kayıtlı hallerinden kurtulmak gerekir. Çünkü tanrı kayıtlı haliyle insanlar tarafından belli maksatlar için kullanılıyordur.Aslına bakarsanız tanrı insanlar tarafından çeşitli maksatlarla kullanılabilmek için kaydediliyor. Böylelikle de yaşıyor olan tanrı belli bir anıyla dondurularak yaşıyor oluşundan yani kendi öz varlığından çıkarılmaktadır bir yönüyle. O halde tanrıya ilişkin farklı anlayışlar benimsenirse sanılanın aksine has anlamıyla bir dindarlığın ortaya çıkışı mümkün olabilir. Fakat bu beraberinde tanrısıyla baş başa kalmış, tanrısıyla sonsuza açılmış yalnız bireyler yaratır. Böylece modernizmin etkisiyle hayatının anlamını kendi yalnızlığında yaşayan insanların çoğu, tüm soyutluğuyla yaşayamadıkları tanrıyı somut yaşantılar üzerinden gerçekleştirdikleri için belirsiz bir tanrı düşüncesiyle yine de yalnızlaşmış sığ bir sosyal hayata mahkûm oluyorlar. Yunus ile Mevlana’nın tanrı anlayışları bu açıdan dikkat çekicidir.